Bir insan hakları savunucusu olarak senden çok şey öğrendim, Sırrı Abi.
Hangi vefatın ardından yazmak kolay, bilemiyorum ama bu defa gerçekten zor. Sırrı Abi’yi her daim güler yüzü ve mücadelesindeki kararlılığıyla hatırlayacağız.
Yaşam mücadelesi verdiği on sekiz gün boyunca yüreğimiz ağzımızda ama ümitle iyi bir haber bekledik. Hastaneye her gittiğimizde iyi haberler almak istedik. Maalesef olmadı. Maalesef, 3 Mayıs kara haberin geldiği gün oldu. 4 Mayıs’taki cenaze törenine, bir hafta önce kaybettiğim yeğenimin devam eden taziyesi nedeniyle maalesef katılamadım.
Bir insan hakları filmi: Beynelmilel
Sırrı Abi’yi Beynelmilel filmiyle tanıdım. 2006 tarihli ve birçok açıdan zengin bir sanat eseri olan Beynelmilel, aynı zamanda bir insan hakları filmi. 12 Eylül askeri darbesi topluma, bilhassa da muhaliflere çok karanlık bir dönemi yaşattı. İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre, daha birçok ağır insan hakkı ihlalinin yanı sıra;
650 bin kişi gözaltına alındı ve 90 güne varan gözaltı sürelerinde ağır işkence gördü,
1 milyon 683 bin kişi, ‘komünist’, ‘Alevi’, ‘Kürt’, ‘dinci’, ‘şeriatçı’ denilerek fişlendi,
937 film ‘sakıncalı’ bulunduğu için yasaklandı.
Sosyalist mücadele içerisinde yer alan Sırrı Abi de gözaltına alındı; her koşul altında mutlak yasak olan işkenceye maruz kaldı ve yıllarca hapiste tutuldu. Tüm bu acıların bedeninde açtığı yaralara rağmen mücadelesine kararlılıkla devam etti.
Yaratıcılık
Beynelmilel filmi, 12 Eylül karanlığının yarattığı sessizliğe karşı müzikle, sanatla yaşama tutunmaya çalışanların hikâyesini anlatıyor. Filmin başında askeriyenin yasakladığı ‘Lorke Lorke’ halay parçasını sessizce çalarak yasağı delmek, halkın yaratıcılığının muazzam bir örneğiydi. Diğer toplumsal mücadeleler gibi insan hakları mücadelesinde de yaratıcılık, mücadeleyi süreklilikleştirmek ve geliştirmek elzemdir. Yine filmin en başlarında, Cezmi Baskın’ın canlandırdığı Abuzer’in, gözaltına alınan müzisyenlerin Diyarbakır’a götürülme riskine dikkat çekmesi, darbecilerin insan haklarını ve özgürlükleri hiçe sayan keyfilik ve cezasızlık politikasına işaret ediyordu.
Toplumsal mücadele
Sırrı Abi, Beynelmilel filmiyle 12 Eylül sessizliğine karşı bellek çalışmalarına sanatıyla çok kıymetli bir katkı sunmuştur. Filmi izlerken, ‘Enternasyonal’in Türkçe karşılığının ‘Beynelmilel’ olduğunu öğrendiğimde ilk başta üzerinde çok durmadım. Ancak yıllar içerisinde Sırrı Abi’nin dil kullanma düzeyi ve herkesle kendi dilinde konuşma konusundaki yüksek becerisini görünce, filmin ismini de rastgele seçmediğini fark ettim. Toplumsal mücadele, herkesin en iyi anladığı kelimelerle yürütülmeliydi. İnsan hakları ve barış mücadelesinin toplumsallaşması da ancak böyle mümkün olurdu.
Son olarak, filmin vefa boyutunu da öğrendik. 12 Eylül’ün bir başka mağduru Kahtalı Mıçe’nin vefatının ardından, Sırrı Süreyya Önder, Mıçe’nin yer aldığı sahnenin dostluklarına istinaden özel olarak filme dahil edildiğini söyledi.
İnsan hakları için güçlü bir kalem
2011’de siyasete girmeden önce, kendisini Radikal gazetesindeki köşe yazılarından takip ediyordum. Sanat çalışmasındaki toplumsal olayları zengin bir üslupla ele almaya köşe yazılarında da sürdürüyordu.
Gazeteden aldığı ücretle ilgili bir söze, sendikal mücadelenin temel meselelerinden biri olan asgari ücret hesabıyla yanıt veriyordu. Benzer şekilde, insan hakları mücadelesinin temel çalışma alanlarından olan cezaevlerindeki ağır koşulları her daim yazıyordu.
Film kamerasında olduğu gibi, kalemini insan hakları ve toplumsal barış için kullandı.
Siyah ilkokul önlüğü giymeye hazır barış elçisi
Siyasete barış mücadelesi için girdiğini hepimiz biliyoruz. Muhtemelen siyah deri ceketine atıfla “Meclis’te kravat takacak mısınız?” sorusuna, “Bu ülkeye barış gelsin diye değil kravat takmak, ilkokuldaki siyah okul önlüğümü bile giyerim” yanıtını vermişti. Sırrı Abi’yi siyasette ilk bu sözleriyle hatırlıyorum galiba. Bu sözler, kendisinin nüktedan, hazır cevap olmasının yanı sıra, yaşamını barış mücadelesine ne kadar adadığını da gösteriyordu.
Aynı zamanda, izleyeceği siyasette esas meseleden vazgeçmeyecek kadar kararlı olduğunu, barış mücadelesinin uzun ve zorlu olduğunu, dolayısıyla da akamete uğrama riskinin farkında olduğunu da ortaya koyuyordu. Ayrıca, akamete uğrayan barış süreçlerini yeniden başlatmak için mücadele etmek gerektiğini çok iyi bildiğini de ortaya koyuyor. Nitekim öyle de oldu.
“Barışın postacısı da olurum. Uğruna canımı da veririm. Bugün sevdiklerime yarın sövmem.”
Sırrı Abi bu sözleri 24 Mart 2014’te söylemişti. Bu sözler, toplumsal barışın ve barışmanın kendisi için ne anlama geldiğini ortaya koyuyor. Ayrıca, kalıcı toplumsal barış için herkesin rol üstlenmesi gerektiğini de gösteriyor. Hem 2013-2015’teki süreçte hem de 1 Ekim 2024’te başlayan süreçte önemli bir roller üstlendi.
Vefatının ardından
Herkes vefatının ardından iyi anılmak ister. Vefatının ardından toplumun her kesiminden yayınlanan mesajlar ve her kesimden cenazesine katılanlar, Sırrı Abi’nin ne kadar iyi bir insan olduğunu, ne kadar kararlı mücadele ettiğini ve ne kadar doğru yaşadığını gösteriyor.
Kararlı, cesur, tevazu sahibi ve vefalı barış elçisi Sırrı Abi’ye ne kadar teşekkür etsek az.
İyi ki karşılaşmışız Sırrı Abi.
(Oİ/VC)