1 Mayıs İşçi Bayramı insan hakları bayramıdır

İşçi hakları insan haklarıdır.
Bahşedilmeyen bir hak: Çalışma hakkı
Hiçbir hak ve özgürlük, yönetenler tarafından bahşedilmemiştir. Hakların kazanılması için daima mücadele edilmiştir. Bir hak ve özgürlüğün güvence altına alınmasında ve anlamlı bir biçimde kullanılmasında mücadelenin yeri önemlidir. Mücadele ile kazanıldığından şüphe duyulmayan hakların başında çalışma hakkı gelir. İşçilerin ve emekçilerin mücadelesi, başta çalışma hakkı olmak üzere; eğitim, beslenme, barınma, sosyal güvence, sağlık gibi ekonomik ve sosyal hakların tanınmasında büyük katkılar sunmuştur.
Çalışma hakkı, 1966’da kabul edilen Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 6. maddesinde spesifik olarak düzenlenmiş olup, sözleşmeye taraf devletlere gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü getiriyor. 7. madde ise işçiler ve emekçiler bakımından yaşamsal öneme sahip;
- Ücretlerin (kadın-erkek arasında eşit işe eşit ücret ödenmesi, işçilerin aldığı ücretlerin kendileri ve aileleri için insanca yaşama yetmesi),
- Sağlıklı ve güvenli çalışma koşulları,
- Çalışma yaşamında liyakat,
- Dinlenme ve ücretli yıllık izin meselelerini düzenliyor.
Çalışma hakkı ile ilgili birçok hak, bu sözleşmeden önce kazanıldı. Esasen işçilerin hakları bakımından önemli bir kurum olan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 1919’da kurulmadan önce bazı haklar kazanılmıştı. Bu hak sadece bir işyerinde çalışmayı değil, insan onuruna yakışır bir işi ve örgütlenme özgürlüğü, grev hakkı başta olmak üzere temel hakları da içermektedir.
Bu sözleşme, 4 Haziran 2003’te TBMM’de onaylandı ve 17 Haziran 2003’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Uluslararası sözleşmeye ek olarak iç hukukta da çalışma hakkına ilişkin düzenlemeler yer alıyor. Anayasa’nın 48-55. maddeleri çalışma hakkı ve ilgili maddeleri düzenliyor. Esasen, geniş bir perspektiften bakıldığında Anayasa’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerini belirttiği 2. maddesi de çalışma hakkı ile ilgilidir; zira bu maddede belirtilen adalet anlayışı, insan haklarına saygılı olma ve sosyal bir hukuk devleti olma ifadeleri kıymetli kavramlardır. Tek mesele, kavramların altının doldurulması, kanunların bu kavramlar temelinde hazırlanması, uygulanması ve denetlenmesidir. Böylesi bir durumda çalışma hakkına ilişkin ücret, çalışma koşulları, liyakat ve dinlenme gibi konulardaki birçok sorunun giderilmesi mümkün olabilir. Ancak durum böyle değil ve bunun sebebi de belli: Kapitalizm.
Kapitalizmin DNA’sı: Sömürü
Mavi yakalı veya beyaz yakalı olmak, işçiler bakımından bir fark yaratmıyor; zira tüm işçiler sömürülüyor. Bunun nedeni basit: Kapitalizm, işçileri sömürden varlığını sürdüremez. Bu nedenle kapitalizm, işçilere, emekçilere ve insan haklarına zararlıdır. Sömürge dönemindeki geleneksel kölelik kaldırılmış olsa da, modern köleliğin bir biçimi olan zorla çalıştırma hala can yakıcı bir olgu.
ILO tarafından 2024’te yayımlanan Profits and Poverty: The Economics of Forced Labour (Kâr ve Yoksulluk: Zorla Çalışmanın Ekonomisi) başlıklı rapora göre, beş kıtada toplam 27,6 milyon kişi zorla çalıştırılıyor. 2021'e ait bu veri, 2016 yılına göre 2,5 milyon artış gösteriyor. Zorla çalıştırılan her bir kişiden yılda 10.000 ABD doları gelir elde eden kapitalizm, bu yolla toplamda 236 milyar ABD doları kâr ediyor.
Maalesef, baskı ve sömürü her yerde. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin 2024 yılı raporunda yer alan, en az 1897 işçinin yaşamını yitirdiği gerçeği, işçilerin ve emekçilerin karşı karşıya kaldığı sömürüyü en net haliyle ortaya koyuyor. Benzer şekilde, Antep’te tekstil işçilerinin hakları için yürüttüğü mücadele nedeniyle tutuklanan BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen, 19 Mart protestoları sonrasında aldıkları bir günlük iş bırakma kararına istinaden haklarında 15 günlük ev hapsi ve adli kontrol şartı getirilen Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin maruz kaldığı baskı, kapitalizmin DNA’sındaki sömürü ile doğrudan ilgilidir.
İşçilerin DNA’sı: Mücadele
İşçiler, ücret artışı, mesai ücretlerinin ödenmesi ve insan onuruna yakışır çalışma koşulları için en ufak işyerinden büyük fabrikalara kadar çetin bir mücadele veriyor. Bu mücadele, üretim sektöründe olduğu kadar hizmet sektöründe de devam ediyor. İşçi mücadelelerinin izlenmesi, kamuoyuna duyurulması ve bu alanda bir bellek oluşturulmasına yönelik yürütülen birçok kıymetli çalışma var. Örneğin, Emek Çalışmaları Topluluğu 2015’ten bu yana işçi eylemlerini raporluyor.
Dokuz yıldır yayınlanan bu raporlar, işçi mücadelesinin kesintisiz sürdüğünü ortaya koyuyor. Aralık 2024 tarihli ve 2023 dönemini kapsayan son rapor, yıl içerisinde 1654 eylem gerçekleştiğini, yani işçilerin ve emekçilerin günde ortalama 4,5 eylem gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor. Bu eylemlere katılan işçi ve emekçilerin sayısı da neredeyse 100 bini buluyor. Milyonlarca işçinin olduğu düşünüldüğünde bu sayı ilk bakışta az gibi görünse de durum öyle değil. Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri özgürlüğünün keyfi bir biçimde engellenmesi, özel sektörde patronların, kamu alanında ise idarecilerin cezasızlığa varacak biçimde korunması, yargı bağımsızlığına ilişkin sorunlar ve medyada işçi eylemlerine yönelik yaygın görmezden gelme, hatta karalamaya varan yayın politikaları dikkate alındığında 100 bin işçi sayısı azımsanmayacak derecede önemlidir.
1 Mayıs: İşçinin, emekçinin ve insan haklarının bayramı
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB bu yıl 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı Kadıköy İskele Meydanı’nda kutlayacağını açıkladı. Emek mücadelesinde tarihsel öneme sahip Taksim Meydanı, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen bu yıl da işçilere ve emekçilere açılmadı. KESK’in “Emek, Barış, Demokrasi ve Adalet için Biz Kazanacağız” sloganıyla hazırladığı 1 Mayıs bildirisi, emekçilerin haklarının korunması için adalet, demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanlarında da ilerleme kat edilmesi gerektiğini vurguluyor.
İnsan hakları savunucuları olarak hep vurguladığımız gibi, haklar bir bütündür ve birbirinden ayrılamaz. Bir alandaki (örneğin çalışma hakkı) ihlal, diğer hakların da (toplantı, gösteri, adil yargılanma vb.) ihlaline yol açar.
İşçiler olarak, DİSK-KESK-TMMOB-TTB’nin çağrısına uyarak en büyük bayramımız olan 1 Mayıs’ı coşkuyla kutlamak için alanlarda olacağız.
İşçilerin haklarını tam anlamıyla alabilmesi için insan hakları mücadelesine devam.
Önümüzdeki hafta da bu konuya devam edeceğim.
(Oİ/VC)