Meclis’e gülen yüz çizen insan: Sırrı Süreyya Önder

Cemal Süreya’nın 99 Yüz kitabındaki insan antolojisine yaklaşabilmenin bir denemesidir bu, ne kadar başarılı olurum emin değilim. Doğan Hızlan’ın ‘yergide ve övgüde aynı ustalığı gösterdiği, edebi dengeyi kurabilmiş’ dediği çizginin yanından geçebilirsem ne mutlu bana.
Çıktığım yolun ne kadar zorlu geçeceğinin farkındayım. O zorluk daha çok insanları kırmadan, üzmeden az da olsa farklı bir pencereden gösterme çabası benimki.
Şimdilerde herkes onu Meclis oturumlarındaki güleç yüzüyle hatırlasa da o genellikle nüktedan kişiliğiyle tanınır, bilinir.
Meclis başkan vekilliği döneminde insanın doğuştan gelen haklarını unutanları, dil uzatanları ve ayıpla bakanları kendi üslubuyla uyararak yaşadığımız çağın içine davet etmesi, direteni iğnelemesi ve en son kertede inat edenleri kültürü, bilgisi ve felsefi donanımıyla dövmesi artık neredeyse bir ritüele dönüşmüş durumda.
Takım elbiseli kravatlı insanların suratlarına gülen yüz emojisini çizen bıyıklı insan desem bana kızacağını sanmam.
Gezi’de kökü sökülemeyen ağaç
Sırrı Süreyya Önder 2013 yılında Gezi Parkındaki ağaçları yalnız bırakmadığı için önce İstanbul’un sonra da Türkiye’nin Önder’e teşekkür borcunu nasıl ödediğini merak eden varsa Türkiye olarak adliye sarayının koridorlarına bakabilir.
İstanbullular Meclis’e göndererek borcunu ödediğini düşünmüş olabilir fakat bu İstanbulluların rehavete kapılmaları anlamına gelmemeli; diğer park ve yeşil alanlara karşı teyakkuzda olmalılar; her zaman Sırrı Süreyya Önder’ler olmayabilir ama doğa ve kent düşmanları, yağmacıları her zaman olacaktır.
“Beynelmilel” filmindeki tutuk ve gergin halini yıllar sonra Düğün Dernek filminde attığını, oyunculuğunun üzerine çok şey koyduğunu gördüğümüzde senarist ve yönetmen meziyetlerinin yanında aynı zamanda çok iyi bir oyuncu olduğunu da görmüş olduk.
Zeki Demirkubuz’un “Yeraltı” filmindeki sahnelerinin filmden çıkarılmasına ‘gurur yapmayıp’ anlayışla karşılaması: “yönetmenin bileceği iş” demesi nereden baksan özgüveni yüksek ve sanata kıymet verdiğini gösterir.
Kârlı bir alışveriş
Kürtlerin en büyük transferi gibi görünen Sırrı Süreyya Önder’in bu onuru hiçbir zaman yere düşürmemesi, özellikle barış görüşmelerinde önde durmaktan çekinmemesi takdire şayan bir duruştur.
Sakin sakin konuşan, karşısındakini hürmetle dinleyen, emeği yüceltmek için kelimelerini özenle seçen dünya insanıdır Sırrı Süreyya Önder.
Sınırlara takılmaz, sınırları koyanın insan olduğunu bildiğinden her türlü sınırı tartışmaya açmaktan kaçınmaz; çağa uyarlamanın günümüzdeki anlamıyla güncellemenin içinde bir tazelik, ferahlık ve rahatlık olduğunu bilir. İtiraz eden gelenekçi ve konfor sevdalılarına ‘bildiğin yanıldığına yetmiyor’ diyerek mancınıkla ortaçağa göndermeyi bilir.
Selahattin Demirtaş’ın ‘gerekirse bağrımıza taş basarız’ dediğinde bağrımıza taş bastığımız gibi Sırrı Süreyya Önder de siyasetten haz etmediği halde ‘hatırına’ bağrına taş bastığını ara ara dile getiriyor. Kalbi hep sanattan yana attığından kalbimizi, gönlümüzü kalbinin yanına koyuyoruz.
Türkiye’den kalkan tramvaya hariçten birkaç durak daha ilave etmek için vargücüyle çalışan takım elbiseli, bıyıklı güleç emoji.
(HB/EMK)