Şehri Yaşamak Ya Da Festival
Li xançepekê qedehek çaya kewaşe Êzo, li derê Çiya tasekî keleparçeya Sîno ji me ra piir dîtin, li me kirin quzilqurt, jehrê qesemê.
Ew Bedena ku ez kevirekî wî nadim bi qolatên lalê xwedandayî, memikê keçikên çardeh salî, yek ruknekî wî li cem min bi temamê qesra layezal e, tenê di dil de şop û rêçên rengin.
Ew koşk û xaniyên qerqaş, fena dirûvê kofiya bûkên êlipariyan, li êş çavên min bûn dirûvên raza Selmayê.
Ewqas salin, tehma wê şerbeta sûsê ji kana engiranê min dernayê." * Xurşid MîRZENGî / Belqitî
Hiç düşüneniniz olmuş mudur ? İnsan teki yukarıdaki özlem dolu satırları kitabının girişine neden koyma gereğini duyar. Ama hemen başında söyleyeyim ki eski bir şehirliyse ve şehrini iliklerine kadar yaşamışsa elbette duyar, duyması da gerekir ve de yazar. Eğer o insan teki 20 yıldan fazla bir zaman dilimidir yurdundan, vatanından ayrı düşmüşse, kavuşmasının önünde sürekli engeller boy veriyorsa yazar bu satırları... Yazmakla kalmaz bizler gibi paylaşacak birilerini da arar ve bulur.
İşte şimdi yeniden bir Mayıs sonu, bahardan yaza geçmeye çabaladığımız günler. Ve artık Diyarbekir, bu şehir her Mayıs sonu geldiğinde festivaliyle anılır olmaya başladı. Şehir halkı onca yoksulluğa rağmen kendini festivaline göre programlıyor. Merakla, heyecanla bu yılki festivalde kimler var, neler olacak sorgulamasını yapıyor.
Artık rüştünü ispatladı Diyarbakır Kültür Sanat Festivali. O denli ispatladı ki; kültür sanat camiasından bir dolu insan kendini festivale davet ettirmenin, hiç değilse bir etkinlikte yer alabilmenin altyapısını da oluşturmaya çabalıyor. Bu elbette bir yönüyle festivalin doğru hat üzerinde yürüdüğünün kanıtı olduğu kadar, diğer yönüyle de Diyarbakır isminin büyüklüğü ve de Diyarbakır şehrine konuk olmanın da ağırlığıdır.
Önümüzdeki yıl beşincisi kutlanacak. Artık diyebiliyoruz ki, Diyarbakır Kültür Sanat Festivali bir prestij festivalidir. Organizasyonuyla, program yüküyle, atölye üretimleriyle, özcesi kente kattıklarıyla doğru düzgün bir festival...
Mesela uzun yıllardır kentinden uzak kalan ve Diyarbekir türkülerinin Ermenice yorumunu Knar-Lir albümündeki yorumlarından bildiğimiz hemşehri Yervant Bostancı mahallesi, Gavur mahallesinde Leylek bahçasında hemşehrileriyle buluşacak. Corc İsa ile İsa Reşo, Grup Khoshaba ile birlikte bir zamanlar Süryanilerin yaşadığı öte mahallede Meydana Çêleka da sahne alıp, Süryanice şarkılar söyleyecekler. Antakya Kilise Korosu ile İstanbul Müzik ve Sema Topluluğu Keldani cemaatinin kilisesine konuk olacak. Diyarbekir'li İmgesel Düşler tiyatrosu, ötekileri Diyarbekir Hikayeleri ile sahneye taşıyacak. Dengbêjler binler yılın ağır yükünü omuzlayıp surlarla yüzleştirecek. Nilüfer, Marcel Khalif, Brader, Yıldız İbrahimova, Yılmaz Erdoğan, Murat Batgi, Metin Kahraman, Muammer Ketencioğlu, Goran Bregoviç ve daha bir dolu konuk şehrin sakinleriyle hasret giderecek.
Ve bu yıl festivalin sloganı "Surlar Sırlarını Paylaşacak". Şehrimiz kayıt düşüyor tarihe : Sanmayın ki dili yok. Elbette var. Taşlarının diliyle konuşuyor. Sırlarını surlarına fısıldayan memleket.
Tekrar dönersek yazının girişindeki hasretlik alıntısına ! Avrupaya her giden yüreğinin bir yanını bizim buralarda bırakır da gider. Bırakır gider de, her fırsatında da bugün yaşayan ve buralardan konuk olarak giden "Hemşehri"lerle görüşür. Hemşehri diyorum, çünkü kavramsal manada çok ağır yük taşır hemşehri kavramı. Kürt de diyebilirdim ama demedim. Hiçbir etnisite, şehir kimliği manasında hemşehri kavramı kadar içsel ve toparlayıcı olmaz da ondan. Bunca yılın savaş hengamesinde o kadar çok değerler telefatına uğradı ki şehir. Hemşehrisi de kalmadı şehirlerin. İşte o nedenle şair diyor ki şehire, "Bende kalmadı hemşehrilerim".
İşte belki de bu türden festivallerimizin bir amacı da on yıllardır uzağa düşmüş, uzaktaki hemşehrileri buluşturmak gayreti ! Onların özlemini, buraların beklentisiyle buluşturmak kaygısı. Ve bir de yeniden umutları, bu günlerde çokca ihtiyaç duyulan barışın kültürünü, sanatını kurgularken paydaşlaştırmak çabası.
Ol sebepten Diyarbekir önemli. Bu yıl 4.'sü kutlanan Kültür Sanat Festivali de...
* Xurşid Mirzengi Belqıti adını verdiği kitabının girişinde ; Diyarbakır'ın bir gününü Paris'in yüz gününe değişmeyeceğini söylüyor. Diyarbekir'in Hançepek (Gavur) mahallesinde Kevaşe Ezo'nun bir bardak çayı ile Dağ Kapı'daki Sino'nun bir tas kelepaçasının kendilerine çok görüldüğünü zehir edildiğini anlatıyor. Diyarbakır Surlarının bir tek taşını hiçbir şeye değişmeyeceğini özetliyor. Aradan bu denli uzun yıllar geçmesine karşın meyan şerbetinin tadını halen özlediğini de ekliyor.(ŞD/YS)