Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) TBMM Grup Toplantısında hükümetin başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere yerel yönetimlerin yetkilerinin daraltılması, öte yandan büyükşehir belediyeleri karşısında ilçe belediyelerinin yetkilerinin artırılmasını öngören değişiklik hazırlıkları içinde olduğunu açıkladı.
Erdoğan yürürlükteki yerel yönetim işleyişinin başlangıçta belediye hizmetlerine büyük ivme kazandırdığını ancak sistemin, bir süre sonra, önceden öngörülemeyen sorunların, kaçakların, kötü niyetli organizasyonların aracı haline geldiğini iddia etti.
Erdoğan, "Merkezi idare kurumlarıyla belediyeler arasında başlayan ve giderek artan yetki tartışmaları, asıl amacın, yani şehre ve insanımıza hizmet gayesinin önüne geçti. Aynı şekilde, eser ve hizmet üretimini hızlandırmak için verilen kimi yetkiler, art niyetli belediye yöneticilerinin elinde gayrı meşru kazançların, çıkarların, hesapların, kariyer planlarının vasıtasına dönüştü." dedi.
Erdoğan'ın İBB soruşturmasına ilişkin iddiaları
Erdoğan konuşmasının yerel yönetimlere ayırdığı bölümüne "imardan kültür-sanat etkinliklerine, sosyal desteklerden sportif faaliyetlere kadar pek çok alanda patlak veren yolsuzluk, usulsüzlük, israf, kayırma, yasadışı oluşumlara kaynak aktarma şikayetlerinin giderek çoğaldığını" vurgulayarak başladı ve sözü Cumhurbaşkanı adaylığını açıklayan ve adaylığı ülke çapında 16 milyon insan tarafından desteklenen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'na ve İBB işleyişine getirdi.
Konuşmasını, İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca İmamoğlu'nun tutuklanma gerekçesi olarak ileri sürülen iddiaları masumiyet karinesini dikkate almaksızın ortaya atan Erdoğan "Bu durum[un], hem kamu kaynaklarının yağmalanmasıyla hem belediyeye işi düşenlerin adeta haraca bağlanmasıyla hem de vatandaşımıza hak ettiği hizmetlerin yeterince götürülememesiyle sonuçlandı[ğını]" ileri sürdü.
İBB'ye "suç organizasyonu" iddiası
Erdoğan,"İstanbul'da yürüyen soruşturma, bu çarpık tablonun en bariz ve belki de Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir suç organizasyonu örneğidir." dedi.
"Öyle ki yapılan işlerin, yolsuzluk ve haraç boyutuyla ilişkili organize suç vasfını aşarak, ülke güvenliğini tehdit edecek boyutlara ulaştığı anlaşılıyor. Çünkü bu karanlık organizasyon, İstanbul'la sınırlı kalmamış, ülkedeki pek çok belediyeyi, kurumu, kişiyi içine alan, kolları çok farklı yerlere uzanan, hatta uluslararası ayağı da olan bir ahtapota dönüşmüştür." diyen Erdoğan, iddialarını tırmandırdı.
Herhangi bir kanıta dayanmaksızın "Önceleri sadece kimi siyasi partileri ve siyasetçileri kapsadığı düşünülen çarpık ilişkiler ağının, bürokrasiden iş dünyasına ve medyaya, kimi cemaatlerden istihbarat kuruluşlarına kadar uzandığı ortaya çıkıyor." diyen Erdoğan iddialarını yerel yönetimlere yönelik olarak başlatmayı tasarladıkları kısıtlayıcı yasal düzenlemelerin gerekçesi olarak anlattı.
"Tüm bunlara yol veren sebep ise mahalli idareler, daha doğrusu belediye yönetimlerinde baş gösteren yozlaşmadır, sistemde açılan gediklerdir, denetim mekanizmalarının yeterince etkin işletilememesidir." diyen Erdoğan "bu konudaki yaklaşım[larının] kesinlikle parti odaklı değil, tamamen sistem merkezli [olduğunu]" ileri sürerek diğer partileri müzakereye davet etti.
Merkezden atanan yöneticilere daha çok yetki
Erdoğan, merkeze uzak ilçelerin büyükşehir belediyeleri ile koordinasyon sorunu yaşadıklarını ve bunun için bu ilçe belediyelerinin Büyükşehirler karşısındaki yetkilerinin artırılmasını savundu.
"Aynı şekilde, bu şehirlerimizdeki il özel idaresi yapılanmasının da gözden geçirilmesi icap ediyor. Yetki sahibi ama şehrine karşı sorumluluğu olmayan bürokrat anlayışına karşıyız." diyen Erdoğan çare olarak seçimle gröreve gelmeyen Cumhurbaşkanlığı ve Kabinesi tarafından atanan "vali ve kaymakamlarımızın koordinasyon görevlerinin daha aktif hale getir[ilmesini]" savundu.
İmar faaliyetlerinin merkezin denetimine bırakılmasını istedi
Erdoğan kentsel rant üretiminin merkezi mekanizması olan imarla ilgili tüm faaliyetlerin de merkezi yönetimin kontrolüne bırakılmasını istedi.
"Bilhassa imar düzenlemeleri en baştan sağlıklı bir şekilde yapılmalı, daha sonraki değişiklikler, şehrin dinamiklerine dayalı istisnai işlemler haline gelmelidir. Ön hazırlığı hem teknik hem idari hem ihtiyaç anlamında çok iyi yapılmamış projelere kaynak tahsisinin önüne geçilmelidir. Aksi halde, önce takdirle başlayan, sonra kayırmaya, sonra istismara dönüşen süreçlerin tekrar tekrar yaşanması kaçınılmaz hale gelecektir.
AKP Belediyelerinin borçlarını muhalefete ödetme ısrarı
Erdoğan, 25 yıla varan yerel ve mrkezi yönetim pratiklerinin sonucu olan belediyelerin SGK'ye (Sosyal Güvenlik Kurumu) olan birikmiş prim borçlarının ödenmesi doğrultusunda 2024 yerel seçimleri sonrasında işbaşına gelen belediyelere borç dayatılmasını savundu.
İddialarının "güncel hiçbir siyasi veya adli gelişmeyle ilgisi yok"muş
Erdoğan "SGK borçlarının ödenmesi konusunda sergilenen lakayt tavır, sorunun ulaştığı vahim boyutları gözler önüne sermiştir. Güya bir konser etkinliği için tek kalemde yüz milyonlarca lira harcanırken, SGK'ya borç ödemeye gelince, maalesef 'paramız yok' deniyor. Aynı çarpık durum, reklama ve depreme ayrılan bütçeler için de geçerlidir. Belediyelerin borç yönetimi ciddi kriterlere bağlanarak, mevcut borç yüklerinin tasfiyesi için orta-uzun vadeli bir program oluşturulmalıdır. Aksi takdirde bir süre sonra belediyelerimizin çoğu, bırakınız yatırımı, bırakınız personel maaşı ödemeyi, kılını kıpırdatamaz hale gelecektir. Beldesiyle, ilçesiyle, merkez ilçesiyle, il özel idaresiyle, büyükşehriyle yerel yönetim sistemimizin ıslah edilmesinde, aksayan yanlarının giderilmesinde, sorunlu alanlara neşter vurulmasında fayda olduğuna inanıyoruz." dedi.
(AEK)