Tarihin ırmağında Önder Babat

Kimileri vakit öldürerek yaşar
Kimileri de ölü vakitleri canlandırarak, doldurarak
Ve ana daha çok şey sığdırarak yaşar.
Kimileri tükettiği kadar vardır
Kimileri de ürettiği kadar...
Profesyonelce işlenmiş politik cinayet
Önder Babat’ın katledilmesinin üzerinden 21 yıl geçti. Bugün geriye dönülüp bakıldığında, böyle bir cinayetle NATO’nun 2004 Haziran’ındaki İstanbul zirvesi arasında ilk günden itibaren kurulmuş olan bağı daha somut ve ayrıntılı biçimde görmek mümkün.
Bu cinayetin doğru anlaşılması, o dönemin niteliğinin anlaşılmasını gerektirir. 2000’li yılların başı, küreselleşen emperyalist sistemin gidişatı, dönemsel tercihleri ve uzun vadeli planlamaları açısından önemli bir tarihtir.
Kısaca hatırlarsak; oğul Bush, ABD başkanlığına getirildi. BOP geliştirildi. 11 Eylül 2001’de İkiz Kuleler vuruldu ve hemen sonrasında 7 Ekim’de Afganistan’a müdahale edildi. 20 Mart 2003’te de Irak müdahalesi gündeme geldi.
Bu süreçte NATO, yeni işlevlerle donatıldı. 2002’de Prag toplantısı yapıldı ve 25 bin kişilik mukabele gücü oluşturma kararı alındı.
En az 10 yıllık süreci içeren söz konusu tasarımların Türkiye’ye izdüşümüne gelince, 19 Aralık hapishaneler katliamı bu sürecin işaret fişeği niteliğindedir. Sonra 3’lü koalisyon dağıtıldı ve AKP, emperyalizmin özel yetkili partisi olarak iktidara getirildi.
Küresel cinayet şebekesi NATO, dünya ölçeğinde yeni cinayetlerin hazırlığını yaparken, buna direnç gösterenler en sert biçimde bastırıldı. NATO zirvesi nedeniyle İstanbul’da ilan edilmemiş bir sıkıyönetim uygulamasına geçildi. İşte Önder Babat’ın katledilmesi bu koşullarda profesyonelce işlenmiş politik bir cinayettir.
O günden bugüne NATO’nun kapsama alanı, üye sayısı, hedefleri arttı. Küresel savaş kapsamında güncellenen amaçlarına göre Rusya ve Çin öncelikli hedef haline geldi. Mukabele gücü 25 binle başlayıp 300 bine çıkarıldı.
İşte bu küresel iklimde, NATO zirvesinin arifesinde gerçekleşen bu cinayetten sonra Devrimci Hareket dergisi tarafından yapılan açıklamada, cinayetin niteliğine ve katillerin adresine şu ifadelerle işaret edilmişti:
“90’lı yıllardan bugüne sosyalizme dair dünya ölçeğinde örülen tahribat ve güvensizliğin sol kesimlerde dahi önemli oranda karşılık bulmuş olması, bağımsızlık demokrasi ve sosyalizm bayrağını yükseklerde tutma ısrarı gösteren tüm kesimleri hedef haline getirmiştir.
ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik projeleri, 10 yıllara yayılan topyekûn bir saldırının birbirini tamamlayan parçalarıdır. Ülkemizde son günlerde yoğunlaşan infaz, katliam ve işkence fiilleri de bu sürecin parçalarıdır. Ancak ÖNDER BABAT cinayeti, bu toplam içerisine girse de Türkiye’de 10 yıllardır ‘ilk’ sayılabilecek nitelikler taşımaktadır. Saldırının tasarlanmasından gerçekleştirilme biçimine ve amacına kadar taşıdığı özgünlük, onu ‘ilk’ kılıyor.
(...)Yani bu saldırı, devletin ‘derin’ kesiminin veya ‘kendini bilmez’ birilerinin ‘münferit’ davranışı değil; çok daha üst düzeyde, emperyalizmin Ortadoğu’daki çaba ve çıkarlarıyla tam bir bütünlük ve uyuşma içinde olan kesimlerinin bilinçli bir hareketidir.”

Önder Babat kimdir?
Önder Babat kimdir?
Aynı soruyu “Önder Babat neden hedef haline geldi?” biçiminde de sorabiliriz. Önder Babat’ın öğrenci olduğu ve gençlik mücadelesi içinde bulunduğu 2000’li yıllar, yukarıda da belirttiğimiz gibi gerek dünya ölçeğinde gerekse Türkiye’de yeni düzen arayışlarının yoğunlaştığı yıllardı. Mücadele, küresel boyuttaki emperyalist politikaları da emperyalist kültürü de reddetmeyi, bulunulan her alanda alternatif geliştirmek üzere rol almayı gerektiriyordu. Önder’in okula sığmayan, sınıflar mücadelesinin gerektirdiği her alana uzanan mücadelesi, Devrimci Gençlik bilincinin 30 yılı aşkın birikiminin somutlanmış ifadesiydi.
O süreçte kapitalizmin hiçbir kör nokta bırakmayacak şekilde en ücra noktalara kadar yayılıp nüfuz etmesinden, toplumsal dinamikler de örgütsel yapılar da tek tek bireyler de nasibini aldı. Toplumsal olan her şey dağılırken, bireycilik toplumsallığı baskıladı. İşte Önder, bu açıdan da gençliğin liberal rüzgâra teslim olmayan niteliğini temsil etmesi bağlamında örnekti; ışıltılı olana değil doğru ve gerekli olana yönelir, uzun erimli duruşun gerektirdiği sabrı ve seçiciliği yaşamın tüm kesitlerine taşırdı.
İtirazda ve mücadelede olduğu kadar alternatif bir dünya tasarımında da rol alan Önder Babat, bir devrimcinin felsefeyle de sanatla da ilgili olması gerektiğinin, bu niteliklerin, alternatif bir gelecek düşü kurmak üzere, derinleşmek ve yeniden üretmek için tayin edici önemde olduğunun somut/fiili kanıtıdır.
Gorki, “Felsefesiz yapamayız, çünkü her şeyin bilmemiz gereken gizli bir anlamı vardır” demişti. Önder Babat, bu bilinçle felsefi birikim oluşturmuş; gelişmelerin sınıfsal arka planını gören bir bakış açısına sahip olmuştur. Aynı zamanda sanatsal faaliyetlerde de bulunan, okuyan ve uygulayan Önder, hayatın yeniden üretimi, gelecek tasavvuru vb. konularda kazandığı deneyimle; günü kurtarmakla yetinen, dogmatizme düşen veya yeni insan tasavvurunda zorlanan kesimlerin aksine, yabancılaşmanın antitezini geliştiren kolektif yapının üretimlerinin içinde olmuştur.
Önder Babat’ın fikri ve fiili üretimlerde bulunduğu kolektif zeminde, o güne kadarki sosyalist deneyimlere eleştirel bakan ve bürokratikleşmeden geriye dönüşe kadar çeşitli meselelere çözüm getirmek üzere, araştırma-değerlendirme ve çalışmalar yapılmıştır. Sanatın incelik ve yeniden üretim ufkunu, felsefenin de derinlik kazandıran niteliklerini kimliğine içerebilmiş olan Önder Babat, kısa süren devrimci yaşamında kolektifin bu alandaki çalışmalarına hızla vakıf olmuş ve yaptığı çalışmalarla katkıda bulunmuştur.
Moise Kagan, estetiği “gerçekliğin insanlar tarafından estetiksel olarak özümlenmesinin bilimi” olarak tanımlar ve çirkinliği de bu bilimin konusu olarak ele alır. (Prof. M. Kagan, Güzellik Bilimi Olarak Estetik ve Sanat) Bu, karşıtların birliği olduğu kadar, yaşamın diyalektiğidir; estetiğin mücadeleye içerilmesini ve yöntemsel ilkeleri gözeten bir yeniden üretimi gerektirir. Bir başka bağlam içinde Georg Lukacs, yeni bir toplum düzeni için gerekli olan insan niteliklerinin bulunup çıkarılmasını, devrimci sanatın amaçları arasında sayar.
Yabancılaşmanın çürütücü, yozlaştırıcı etkisinin yaşamın kılcallarına dek nüfuz ettiği ve alternatif arayışının öneminin giderek arttığı günümüz koşullarında, bu yaklaşım, alternatif toplum ve değerleri için önemli ipuçları verir.
Alternatif ufuklu böyle bir yaratıcılık, mücadelede ve üretimde devamlılığın güvencesidir. Bu bağlamda Önder Babat; dünden bugüne uzanan devamlılığın ifade ettiği yoldaşça bütünleşmenin güncellenmiş tamamlayıcı basamaklarındandır; özgürleşme ufuklu tarihsel sürecin öldürülemeyen niteliklerindendir.
Zaman aşımına karşı belgesel film
Önder’in vurulduğu andan itibaren zaman aşımının gerçekleştiği 20. yıla dek, hemen her adımda karşılaşılan engeller, hedef saptırma atraksiyonları ve konunun yargıya taşınmasını ısrarla engelleme çabaları, bir anlamda katilin adresini tarif eder gibidir.
Bu yıl, 3 Mart’ta Önder Babat katledildiği yerde anılırken de belirtildiği gibi, adliyenin yapması gereken her şey arkadaşları/yoldaşları tarafından yapılmış olmasına rağmen cinayet zaman aşımından faili meçhule bırakılarak kapatıldı.
Bunun böyle olacağının bilincine ve öngörüsüne sahip olunduğu için, Önder Babat Kültür Merkezi kapsamında, cinayet anında yanında bulunan yoldaşları dâhil kolektif bir emekle, Önder’i anlatan, zaman aşımının halkların bilincinde ve yüreğinde gerçekleşemeyeceğini gösteren “Tarihin Irmağında” adlı belgesel film hazırlandı. Onlarca yerde binlerce insana Önder’in kişiliği, fikirleri, hayata bakışı ve uğruna bedel ödediği değerler anlatıldı; belgesele söyleşiler eşlik etti.
Bu coğrafyada yaşayanlar, faili meçhullere de yargı dirençlerine ve tuzaklarına da alışkındır. Sayıları binleri bulmasına rağmen, kaybedilenler, faili gizlenenler, unutturulmak ve yok edilmek istenenler, onları silmek isteyenlerden çok daha fazla sahipleniliyor, biliniyor ve yaşatılıyor. Önder de vurulduktan sonra adını alan çocuklarda, mücadelesini, anılarını, birikim ve değerlerini devralan yoldaşlarında, adına açılan kültür merkezinde pek çok alanda yapılan üretimlerde yaşıyor ve yaşatılıyor. Şairden el alarak söylersek; yitirdiği devrimlere benzer ölümler yaşamış bir kuşaktır Önder’in izini süren...

(MY/VC)