Malatya'da 8 Mart mı? Yoksa hayatta kalma mücadelesi mi?

Malatya... 6 Şubat depremlerinin üzerinden tam iki yıl geçti. Yara hâlâ taze, acı dinmemiş. Şehir toparlanmaya çalışıyor, ama en çok da kadınlar.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde, Malatya'daki kadınların gündemi ne yazık ki 8 Mart’ın emek mücadelesi değil, hayatta kalma ve kendi gerçekliklerini ispatlama mücadelesi. Hayatta kalma mücadelesi diyorum çünkü kadınlar her geçen gün biraz daha tükeniyor.
Hâlâ 74 konteyner kentte 113 bin yurttaş yaşıyor. 21 metrekarelik küçücük bir alanda, erkekler işe, çocuklar okula giderken, kadınlar günlerini sadece o dar alanda geçiriyor. Yemek yapmak, temizlik, çocuk bakımı…
Tüm sorumluluklar onların omuzlarında. 8 Mart geliyor ama Malatya'daki kadınlara ne kadar geliyor? Depremin yarattığı travma ve zorlu yaşam koşulları, kadınları adeta bir girdabın içine çekmiş durumda. Her gün biraz daha yoruldukları, tükendikleri bu dönemde, 8 Mart'ı anmak ve haklarını savunmak ne kadar mümkün olabilir?
Peki, kadınları bu girdaptan ne çıkartır? Dayanışma, omuz omuza verme isteği, kendi gerçekliklerinin farkına varma imkânı… Malatya’daki kadın örgütlerine büyük sorumluluk düşüyor. Ama ne görüyoruz? Her biri kentin farklı noktalarında küçük küçük gruplar halinde günü doldurmaya çalışırken, o konteyner kentlerde, evlerde, iş yerlerinde, fabrikalarda binlerce kadın yalnızlığın girdabını yaşıyor.
Malatya’da ne yazık ki yeterli etkinlik ve farkındalık çalışmaları göremiyoruz. Kadınlar, seslerini duyurmak için yeterli desteği bulamıyorlar. 8 Mart, sadece bir anma günü değil, aynı zamanda bir mücadele günü. Kadın örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve yetkililer, Malatya’daki kadınların sorunlarına çözüm bulmak için harekete geçmek yerine, “kadınların eline birer karanfil” verip geçiştirmenin derdinde maalesef…
Biz kadınlar diyoruz ki, birbirinizi sevmeyebilirsiniz, fikirleriniz uyuşmayabilir ama söz konusu ortak bir düşünce ise tek bir çatı altında toplanın ki bize, hayatımıza bir etkiniz olsun. Biz kadınlar, güçlü bir dayanışma istiyoruz.
Yoksa o günün anlamını doldurmaya çalıştığınız minimalist açıklamalarınız ve çiçekleriniz de sizin olsun!
Malatya’daki kadın örgütlerinin ayrı ayrı açıklamalar yapmasının, kadın sorunlarına hiçbir fayda sağlamadığını düşünüyorum. Aksine, bu durum kadınların sesinin daha da zayıflamasına neden oluyor. Tek bir çatı altında toplanmak, ortak bir mücadele yürütmek varken, küçük gruplar halinde yapılan açıklamalar sadece günü kurtarmaktan öteye gitmiyor.
Kadın örgütlerinin, Malatya’daki kadınların gerçek sorunlarına odaklanması gerekiyor. Konteyner kentlerdeki yaşam koşulları, ekonomik zorluklar, psikolojik travmalar…
Bunlar, kadınların en acil sorunları. Bu sorunlara çözüm bulmak için, kadın örgütlerinin birlikte hareket etmesi, güçlü bir dayanışma ağı oluşturması şart.
8 Mart’ta karanfil dağıtmak yerine, kadınların sesini duyuracak, haklarını savunacak eylemler yapılmalı. Kadın örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve yetkililer, Malatya’daki kadınların sorunlarına çözüm bulmak için harekete geçmeli.
Unutmayalım, dayanışma olmadan, mücadele olmadan hiçbir şey değişmez.
(BAŞ/EMK)
Deprem, 21 metrekare, otizm ve pes etmeyen anneler

6 ŞUBAT DEPREMLERİNİN İKİNCİ YILI
Deprem sonrası kadınların sağlık hizmetlerine erişimi zorlaştı

6 ŞUBAT DEPREMLERİNİN İKİNCİ YILI
21 metrekarede kadınların yaşamı: Duyulmak istiyorum

21 metrekare konteynerde eğitim: Eşitsizlik derinleşiyor
