CASTRO-PETRAS tartışması - 2
Küba Devrimini Savunmak: Aşkla mı, Kinle mi?
Devrimler çelişkili bir süreç içinde ilerlerler; Küba Devrimi de bunun
istisnası değildir: Temel acil sorunlarını çözme süreci içinde, yeni
meydan okumalarla karşı karşıya kalırlar. Bu diyalektik süreci ve
devrimin eleştirel bir tutumla desteklenmesi gerektiğini kavrayan
devrimci yazarlar vardır. Öte yandan, günün tezlerini papağan gibi
tekrarlayarak, kendilerine resmi sözcünün politikalarındaki her türlü
değişimin kayıtsız şartsız mazeret üreticisi rolünü biçen reklamcılar
da mevcuttur.
James Petras ve Robin Abaya, “Cuba: Permanent Revolution and its Contradictions [Küba: Sürekli Devrim ve Çelişkileri]” (Rebelion)
adlı son yazılarından birinde, Küba Devriminin tarihsel başarılarını;
sosyo-ekonomik ilerlemelerini, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) emperyalist saldıganlığına karşı
direnişteki başarılarını, başlıca ticari ortaklarının çöküşüne karşın
temel halkçı programlarını sürdürme yeteneğini ve son zamanlarda elde
ettiği ekonomik iyileşme ve büyümeyi son derece ayrıntılı bir biçimde
tarif ettiler.
Petras ve Abaya, Küba Devriminin dünya çapındaki tarihsel başarılarının dökümünü yaptıkları bu çerçeve içinde, devrimin halkçı temelini kemirebilecek çelişkilerin, yani kitlesel konut açığının, düşük işçi ücretlerinin/maaşlarının, ulaşım kısıtlarının, kamu mallarına yönelik geniş çaplı hırsızlıkların, düşük üretkenliğin ve turizme aşırı bağımlılığın, hammadde ihracatı ve -özellikle de ABD’den yapılan- yiyecek ithalatının ortaya çıkışını vurguladılar. Bu sorunların büyük bir bölümü bazı devrim önderleri tarafından da bilinmektedir. Bu durumun nedenleri, yatırım politikaları üzerindeki kamusal denetim eksikliğinin, ihracat hizmetlerinin aşırı gelişmesine ve kamusal konut, ulaştırma ve tarım alanlarında yatırım yapılmamasına yol açması olarak saptanabilir.
Yaapıcı bir eleştirellik
Petras ve Abaya, halkın temel tüketim kalemlerindeki kronik eksiklikler hakkında yükselen taleplerinin ve hoşnutsuzluğunun ışığı altında, oteller ve bio-teknoloji alanlarına yapılan büyük, sermaye yoğun yatırımların yeniden düşünülmesi ve değerlendirilmesi gerektiğine işaret ettiler. Büyük çaplı yolsuzluklarla savaşma ve kamu bütçelerinin, ortak girişimlerle uğraşan yetkililerin kişisel gelirlerinin şeffaflaştırılması hedeflerinin, işçiler, çiftçiler, meslek sahipleri ve lisanslı bağımsız hesap uzmanları arasından seçilecek bağımsız komisyonlar tarafından yapılacak tele-duruşmalar aracılığıyla sağlanabileceği sonucuna vardılar.
Petras ve Abaya’nın
makaleleri, Küba Devrimine (bazen kişisel bir bedel ödeme pahasına)
sunulan birkaç on yıllık desteği ve devrimci Küba halkına karşı duyulan
derin sevgiyi yansıtmaktadır. Yazarlar, devrimin hakiki
savunucularının, süreci dahili ve harici düşmanları karşısında
ilerletebilmek için yapıcı bir eleştirilik içinde olmaları gerektiğine
inanmaktadırlar.
Sosyalizmin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile Çin’de yaşadığı aşınma hakkındaki
gözlemlerimize ve dikkatli çalışmalarımıza dayanarak, yatırımların
planlanmasında işçilerin ve çiftçilerin görüşlerinin alınmaması
halinde, sosyalizme olan desteğin gerilediğini ve neo-liberalizmin
ilerlediğini görüyoruz. Küba’nın yaşadığı çelişkilere işaret ederken
muradımız, devrimin, eski sosyalist rejimlerin benzer çelişkilerinin
ürettiği felaket yaratıcı sonuçlardan korunmasıdır.
Makale, Küba’nın içinde ve dışında bulunan entelektüeller ve
politik eylemciler arasında geniş çaplı bir tartışma yaratarak, ana
amaçlarından birine ulaşmıştır. Özellikle Küba’da, Raul Castro, geniş
çaplı bir eleştirel tartışmayı ve temel politikaların incelenmesini ve
yeni sosyo-ekonomik stratejilerin formüle edilmesini teşvik edecek
komisyonların kurulmasını yüreklendirmişti. Petras ve Abaya’nın yazısı
da bu kardeşçe tartışmaya katılma ruhuyla yazılmıştı.
Castro'nun iddiası ve çelişkileri
Ne var ki, büyük üne ve tanınmışlığa sahip iki yazar, Fidel Castro
ve Pablo Gonzales Casanova, bu kardeşlik ruhunu yakalamayı ve Petras
ile Abaya’nın makalesinin içerdiği sonsuz dayanışmayı anlamayı
başaramadılar. Fidel Castro, yazarları entelektüel tartışmayı
“zehirlemek”le, neo-liberalizmi desteklemekle ve buna benzer diğer
“düşünce suçlarıyla” itham etti. Yazarları, aslında onu karalama
niyetindeyken “devrimin dostlarıymış gibi davranmakla”la suçladı.
Gonzales Casanova tarafından da papağan gibi tekrar edilen ve abartılan
bu mantığa göre, kendi temel gereksinimlerinden sonsuza değin
fedakarlıkta bulunma yetisine sahip bir halkın desteğini arkasına alan
devrim, daima, asla çelişki içermeyen ve hep daha ileriye doğru giden
çizgisel bir biçimde gelişmektedir. Bu teze göre, bu çizgiselliği
yadsımak ve çelişkilerle dahili meydan okumaları belgelemek karşı
devrimin elini güçlendirmek demektir.
Fidel’in yürüttüğü katı polemiğin bazı sorunları var. İlki ve en
önde geleni, Petras ve Abaya’yı “süper-devrimciler”, “neo liberaller”
ve “zehirleyiciler” olarak adlandırması, bugün Küba’da cereyan etmekte
olan derin tartışmalara katılan herkese yönelik bir tehdit gibi ele
alınabilir. On binlerce Kübalı, Raul’ün yapıcı br eleştirelliğin
oluşturulması için başlattığı açılıma katılmanın avantajını yaşamakta,
bunlardan bazıları Petras ve Abaya’dan da daha ileri gitmektedir.
İkincisi, Fidel’in devrime verilen sonsuz destek tezi, gerçeklikle
bağdaşmayan bir iradecilik derecesini ifade etmektedir: Kübalıların
büyük bir kısmı beklemekten sıkılmış durumdalar, evlenen çiftler onurlu
bir daire ve maaş artışı elde etmek için on yıllarca listede
beklemekten, serbest piyasadan kaliteli gıda alabilmek için ay sonunda
verilecek bir sonraki ödeme çekini beklemekten ve kalabalık kamu ulaşım
araçlarını saatlerce beklemekten sıkılmış durumdalar. Gerçek yaşamda,
en devrimci nitelikteki bir halk açısından bile, temel iyileştirmeler
için beklemenin bir sınırı vardır...
Fidel’in ve Gonzales Casanova’nın siyasal polemiklerinin
yetersizliği, kişisel hakaretleri kullanmalarıyla birlikte daha görünür
bir hal almaktadır: İleri sürülen tezler ne kadar boşsa, ad hominem [latince, kişeye özel] saldırılar da o kadar sertleşmektedir.
Dogmatik cevap
Bu noktada, Pablo Gonzales Casanova’nın yazısı bir vakadır. Petras-Abaya’nın görgül belgelemeleriyle yüzleşmek yerine, Petras’ı “sapkın” ve yazısını da “sapkınlık” olarak tanımlayarak en tuhaf hakaretlere başvurmaktadır. Eş yazar Robin Abaya’nın ismini anmaktan kaçınması ise apaçık bir cinsiyetçiliği yansıtmaktadır. Petras-Abaya’nın konut, gelir politikası, üretkenlik sorunları hakkındaki eleştirel gözlemlerini kanıtlarla çürütmek yerine, her şeyi bilen en bilge Kübalı önderleri eleştirmeye yeltenen bizim sözüm ona sapkınlaşmış davranışlarımızın etrafında dolaşıp durmaktadır. Gonzales Casanova Küba gerçekliğinden bir şey öğrenemediği gibi, varolan sosyalizm hakkında mazeretler üreten Brejnev-çağından kalma alışkanlıklarını da bir kenara koymuş değildir.
Gonzales Casanova’nın
Fidel’in iddialarını tekrarlaması tesadüf değildir: onun hakaretlerini
karikatürleştirerek ve hemen hiçbir bağımsız düşünce sergileyemeyerek
tekrarlamaktadır. Devrimin değil, haklı olsun ya da olmasın liderin
askeri gibi yazmaktadır. Gonzales Casanova, “titiz bir sosyal bilimci”
olma iddiasındaki bir iktidar düşkünü olarak, asla Küba sokaklarına
çıkmış, on yıldır daire bekleyen çiftlerle konuşmuş ya da yüzlerce
yayayla birlikte yılın 300 günü 40 santigrat derece sıcağın altında
sıkışık ve gecikmiş bir otobüsü beklemiş değildir. Bu tür verilere de
seçkin yabancı akademisyenler onuruna verilen VIP Havana
resepsiyonlarında ulaşmak kolay değildir.
Gonzales Casanova, eleştirel olmayan fikirleriyle ilgili dogmatik
ve oportünist savunularını ve Küba halkının geniş kapsamlı reform
taleplerine hiç de hizmet etmeyen kölece davranışlarını örtbas etmek
için, “toplumsal hareketler”den ve Latin Amerika’daki yeni sol
akımlardan esinlenmekten dem vurmaktadır. Gonzales Casanova, “toplumsal
hareketler”e akademik kulesinden övgüler yağdırırken, “sapkın” ilan
ettiği Petras, on yıllardır bu hareketlerle birlikte alanda
çalışıyordu: Brezilya’da 1991’den beri MST ve 2004’ten beri CONLUTA
ile; Arjantin’de 2002’den beri işsiz işçiler ile; Ekvador’da 2002’den
beri petrol işçileri sendikası ile (ve bugün Polo Democratico’daki
toplumsal hareketlerle); Meksika’da uzun yıllardır elektrik işçileri
sendikası ile; 2001’den beri Hugo Chavez ve Chavezciler ile birliktedir.
Petras Küba Devrimini 1959’dan beri; yani Dr. Gonzales Casanova’nın
hala PRI’yi desteklediği günlerden beri savunmaktadır... [PRI:
Meksika’yı son seçimlere kadar geçen 80 yıldır yöneten PRI (Partido Revolucionario Institucional) Kurumsal Devrimci Parti]
Devrimi savunmak
Gonzales Casanova’nın gözde “sapkının” mücadele veren hareketlerle
birlikte çalıştığı diğer pek çok bölge ve ülke bulunmaktadır: İspanya,
Katalanya-Bask-Endülüs, Yunanistan, İtalya, Türkiye, Filipinler gibi...
Ama sanırım Rebelion okurları ne demek istediğimi zaten
anlamışlardır. Küba’nın masabaşı mazeretçisi Casanova, kimi eleştirdiği
ve neyi savunduğu hakkındaki en temel gerçeklerden yoksundur. Latin
Amerika’daki toplumsal hareketlerin siyasal bir hayatları vardır. Bir
liderlik kültüne tapınmaya angaje olmuş değillerdir. Tartışırlar;
liderlerini, yanlışlarını…ve hatta gerektiğinde Küba Devrimini de
eleştirirler. Toplumsal hareketlerin otoriteye, hatta Fidel gibi saygın
liderlerin dahi otoritesine gösterdikleri riayetsizlik, onları Doktor
Gonzales Casanova’ya göre “sapkın” ya da Fidel’e göre “süper devrimci”
yapmaktadır.
Küba Devrimini savunmak, bu devrimi emperyalizme karşı kayıtsız
şartsız savunmayı ve yaşadığı sorunları ıslah edecek önerilerin
geliştirilmesini talep etmektedir. Bunlar aşkla yapılacak eylemlerdir.
Yaşamları boyunca devrimi ve devrimci hareketleri savunmuş olanlara
karşı yağdırılan polemikçi hakaretler ve kişisel saldırılar ise
yalnızca Küba’yı ve Gonzales Casanova gibi oportünistleri gerçeklikten
ve Latin Amerika’nın önünde duran toplumsal değişimlerle, Küba’da
yaşanacak olan toplumsal dönüşümden yalıtabilir.(JP/KA/EÜ)
* Bu yazıyı www.lahaine.org’deki İngilizce çevirisinden, Kasım Akbaş çevirdi. Yazının İspanyolca aslı için bakınız: www.rebelion.org.