Bisikletli süper kahraman (yoksa “Demir Atlı Şövalye” mi desem?) Gürkan Genç, dünyanın bir ucundan diğerine, akıl almaz zorluklara ve sınırları zorlayan koşullara rağmen pedal çevirerek,14 Nisan 2025 de, tekerleklerinin geçtiği 71. ülkesi olan Kanada’ya 140.000 kilometreden sonra ulaşıyor.
Son iki haftadır Gürkan burada, Vancouver’da. Havalar da çok güzel. Kanada’nın en güzel ve en ılımlı iklimine sahip Vancouver’da gittiği her yerde insanlarla kolayca kaynaşıyor, onlarla kısa bisiklet turlarına çıkıyor ve kuryeden eksik bisiklet parçalarını beklerken dostluklar biriktiriyor. Nereye giderse gitsin, onu sevenler Gürkan’ı yalnız bırakmıyor; evlerine davet ediyor, sofralarına buyur ediyorlar. Yola çıkarken “hayallerim yalnızca bisikletle seyahat etmekle sınırlı değildi; aynı zamanda yolda karşılaştığım insanlarla derin bağlar kurmak ve dünyanın en güzel köşelerine ulaşmak da istiyordum” dedi Gürkan. Hayatında karşılaştığı çok sayıda iyi insanın kendisine yaptığı bazı iyiliklerin hayatını kurtardığını düşünüyor ve bu duruma şükrediyor. “Eğer iyi biriyseniz, iyilik yaparsınız ve bunun karşılığını da alırsınız,” şeklinde bir yorumda bulunuyor.
Ben de kendisiyle, Vancouver Türkiye/Kanada Cemiyeti’nin Vancouver Playhouse’ta düzenlediği koro konserinde buluştum. Orada bulunan öğrencim ve velileriyle salonun lobisinde keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Gürkan’ın Vancouver’a geleceğini duyduğumda, onunla konuşmak için sabırsızlanmıştım. Gürkan kadar olmasa da Kanada’ya yerleşmeden önce, ben de İngilizce öğretmenliği yaparak dünyayı dolaşmıştım. Ayrıca, yirmili yaşlarımda bisiklet, benim için, spor değil, tek ulaşım aracım idi ve o zamanlar özgürlüğün ve çevreciliğin bir simgesiydi.
Gürkan Genç, 2010-2011 yıllarında Türkiye’den Japonya’ya bisikletle yaptığı seyahatten sonra 2012 yılında Türkiye’den dünya turuna başlıyor. Zorlu coğrafyalarda; Asya'nın geniş bozkırlarından Afrika'nın kavurucu çöllerine, Avrupa'nın serin dağlarından Amerika'nın çöllerine kadar tek başına bisikletiyle yol alıyor. Tabernas, Sahra, Gobi, Atakama, Arabistan, Taklamakan ve son olarak Kuzey Amerika’da muhteşem Büyük Basin çölünü geçerek her kıtanın en büyük çöllerini bisikletle geçen kişi olmuş. Aynı zamanda her kıtanın en yüksek (araçla geçilebilen) dağ geçitlerine bisikletiyle ulaşarak Guinness Dünya Rekoru’na aday olmuş. Avustralya kıtasını henüz tamamlamadığını, ancak Kuzey Amerika’yı geçtikten sonra rotasının Avustralya olacağını söyledi. 2024 yılında ABD’yi bir uçtan diğer uca 127 gün pedal çevirip, 11.700 kilometre boyunca 68.000 metre tırmanış yaparak geçmiş. 2024 yılında, ABD'de dev bir serüvene daha atılan Gürkan, bu yolculuk sırasında, ABD'nin en yüksek dağı olan Rocky Dağları da en yüksek geçit Trail yolu geçidini ve en büyük çölü olan Büyük Basin Çölü'nü bisikletiyle geçmiş.
Pek çok uzun yol bisikletçisi gibi, Gürkan da en çok kapalı ve yağmurlu havaları seviyor. Çöllerden çok, dağ tırmanışlarını ve soğuk iklimleri tercih ediyor. Bahar ve yaz ayları uzun yol bisiklet kullanan birisi için çok fazla sıcak olsa gerek. Belki de bu yüzden yaza ilerlediğimiz günlerde Kanada’nın kuzeyine ve Alaska’ya doğru rota yapmış.
Gürkan yollarda sıcak havalardan hoşlanmasa da dünyanın en büyük, en acımasız çöllerinden geçmiş. “Oldukça zorlandığın yolculuklardan birini say,” dediğimde bana Moğolistan’daki Gobi çölünde geçirdiği zor günleri anlatıyor. Yolda geçirilen uzun saatler ve yalnızlık duygularından çok şikâyetçi olmasa bile o meşhur 2000 metrelerdeki çölün Kasım ayındaki soğuk havası ve kuraklığı yetmiyormuş gibi, 12 gün boyunca yolda hiç kimseyi görmemesi zaten kolay olmayan yolculuğu bambaşka bir sınava dönüştürmüş. “Aynı zamanda, hayat riski yüksek bir süreç idi.” Neredeyse iki hafta boyunca hiç insan görmemeyi çok rahatsız edici ve ruh halinin alışık olmadığı bir durum olarak tarif etti. O yolculuğu bitirip “ev”ine dönmek için can atmış.
Gürkan’ın yaptığı seyahatlerde en beğendiği yer olarak öne İspanya çıkıyor; ardından Güney Afrika ve Şili ülkesi geliyor. Ancak Türkiye dışında bir yerde yaşayacak olsaydı tereddütsüz İspanya cevabını veriyor.
Kahramanımız mükemmel derecede İngilizce konuşuyor ve bu özelliği, yolculukları sırasında doğal olarak ona büyük bir avantaj sağlıyor. Dil öğretmeni olduğum için sormadan edemiyorum; ‘Başka bir dil biliyor musunuz?’
‘Bir kişi beş yıl boyunca Latin Amerika’yı dolaşınca, İspanyolcayı da ister istemez öğreniyor.’ Ancak Gürkan, yalnızca İspanyolcayı değil, birkaç dil daha konuşuyor. Fakat gidilen ülkelere bir daha dönülmediğinde, o dillerin zamanla unutulduğunu da ekliyor.
Ona nasıl çadır kurduğunu, nasıl yemekler hazırlayıp yediğini, yükünün ağırlığını, ekipmanını sormuyorum. Umarım bu tür cevapları sayfasında bulabilirsiniz. Ben öğretmen olarak ülke ülke gezerken, yerleşiklik veya köksüzlük kavramlarını sürekli sorgulardım. Arayışta mıydım, kaçışta mı yoksa sadece değişik bir yaşayış mıydı? Bu tur sorularıma yanıt verdiğinde Gürkan, dünyayı bisikletle dolaşmayı bir yaşam tarzı olarak benimsediğini ve geçmişteki göçebeliğini günümüze uyarlamış bir şekil olarak değerlendirdiğini ifade ediyor. Onda köksüzlük duygusunun asla olmadığını, çünkü köklerinin bu dünyada olduğunu vurguluyor.
Ona bu hayat tarzı ile ilgili içsel olarak nasıl duygularla savaştığını sorduğumda bana çok pragmatik bir yanıt veriyor. “Size garip gelecektir fakat, benim bir çocuğum, eşim, ödemem gereken borçlarım, faturalarım, sorumluluklarım vs vs gibi dertlerim yok. Emekli olmuşum, sağlık sigortam var, inançlı biriyim, hacı olmuşum, her kıtaya ağaç dikmişim, çocuklar için kitaplar yazmış, öğrenciler için burs vermişim. Kısacası yapacağımı yapmışım sadece bu güzel dünyayı geziyorum hiçbir şey düşünmeden.”
15 yıldır seyahat ettiğini ve bu süre zarfında bu seyahatlerden para kazandığını belirtti. Bu onun için aynı zamanda bir geçim kaynağı. İstediğinde bir ülkede ev kiralayarak kalabildiğini, bazen de o ülkeyi tek başına pedallayarak keşfettiğini ifade etti. Bu yaşam tarzına kimsenin onu zorla sokmadığını ve bir şeyleri ispatlamak amacıyla böyle yolculuklara çıkmadığını söyledi.
Peki ya korkular? Gürkan’ın yanıtı yine çok netti. Çok uzun zamandır yolda olduğu için belli bir düzen içinde yaşayan insanların korkuları onda yok. “Korktuğum tek bir şey var sevdiklerimi dünya turu bitmeden önce kaybetmek. Ha. Aaa bir de Afrika’daki sivrisinekler”, diye ekliyor. Bir keresinde sıtmaya yakalandığı için bu olayın tekrarlanması en büyük korkusu.
Uzun yolculuklarda zamanın nasıl aktığına ve zamana dair algılarla ilgili bir soru soruyorum. Yanıtı yine beni şaşırtıyor. Zamanla ilgili tek sıkıntının vizelerin bitmesi ile ilgili olduğunu soyluyor. “Bu yüzden de ülkeler içindeki seyahatlerimi bu sürece göre ayarlamaya özen gösteriyorum. Mesela Kanada’ya girdim Vancouver’dan, Kanada’nın öbür tarafından- herkes sağ olsun- evine davet ediyor. Benim oraya varmam bir seneyi alır. Bir acelem yok. Oraya vardım diye madalya verilmiyor veya bir para ödülü kazanmıyorum.”
Amerika da pek çok kanala çıkmış, pek çok dilde onunla ilgili yazılar yazılmış. Ve titizlikle tuttuğu bir blogu var. Bir de tabi kendisi pek çok sunumlar yapıyor ve etkileşimde bulunduğu insanlarla küçük gezilere çıkıyor. Bu durumda başkalarına ilham olmak hele hele bu serüvenin gençleri nasıl etkilediğini sormak kaçınılmaz bir şey! Bu seyahatleri, başkalarına örnek olsun veya birilerinin hayatını değiştirsin diye yapmadığını soyluyor. “Çok kişiye ilham verip hayatlarını değiştirdiğimi biliyorum. Yola çıkanlardan tutun da evlenip çocuk sahibi olanlara, farklı ülkelerde iş kuranlara kadar bir şekilde anlattıklarım insanların hayatını değiştiriyor. Bu seyahati kendim için yapıyorum ama zamanım oldukça da paylaşıyorum.:”
Özellikle çocuklar ve gençler üzerinde derin bir etki bıraktığına eminim. Gürkan ile tanıştığım gün, bir öğrencimle ve diğer iki çocukla nasıl şefkat ve ilgiyle konuştuğuna tanık oluyorum. Çocukları çok sevdiği anlaşılıyor.
Yazdığı bir çocuk kitapları serisi hem geleceğimiz olan çocukları düşündüğünü hem de bisikletin bir ulaşım aracı olarak kullanılmasına yönelik büyük umutlar taşıdığını gösteriyor. Bu olağanüstü yolculuklar sırasında edindiği deneyimlerini aktardığı Demir Atlı Adam adlı çocuk kitapları serisinde doğanın gücünü, insanın direncini ve hassas dünya dengesinin yanı sıra çevre bilincinin önemini vurgulayarak bize ilham veriyor.
Yolculukları boyunca gittiği ülkelerdeki ve İnternet üzerinden Türkiye’deki okullarda öğrencilere sunumlar yapıyor. Okullarda konuşmaktan da büyük keyif alıyor. Onu öğretmen olarak çalıştığım okuluma davet ediyorum. Alaska dönüşünde yine Kanada’ya uğradığında umarım onunla Vancouver’daki öğrencilere bisiklet kullanımı üstüne bir iki toplantımız olabilir.
Gürkan birkaç gün sonra Vancouver’dan ayrılıyor. Buradan sonra gideceği Alaska’yı yalnızca güzel bir rota olarak görmekle kalmıyor; aynı zamanda tanışacağı insanlar, kamp alanları ve doğanın muhteşem manzaraları için büyük bir merak taşıyor.
İleride bir gün gelir pedal çevirmeyi bıraksa bile hikayeleri, yazıları ve farklı projelerle, bir şekilde yola devam edeceğini söylüyor bana.
Özellikle Türkiye’de bisikletin bir ulaşım aracı olarak kullanılması onu çok meşgul eden bir durum. Çevre Bakanlığı'ndan ve yerel belediyelerden Gürkan’a ülkemizin bisiklet yolu ağını inşa etme konusunda ulaşanlar olmuş fakat bir ilerleme kaydedememişler. Konuyu biraz açınca özellikle Ankara’yı bisiklet şehri yapabilecek çözümlere sahip olduğunu öğreniyorum. Gürkan bloglarında ve videolarında yollar şartları, güvenliği ve yol işaretleri konusunda gözlem ve yorumlar yapmayı seviyor. Teknolojiyi de kullanmaya çalışıp farklı bisiklet yolu uygulamalarını direkt kendi tasarlıyor ve onları işleyen şehre yaya ve araç trafiğini engellemeden giydiriyor.
Bütün bu konuşmaların ardından "ulaşım aracı olarak bisiklet" konusuna gelmekten büyük bir mutluluk duydum. İleride onun en büyük amacı, bu konuda belediyelere, çevre bakanlığına ve diğer bakanlıkların tamamına yardımcı olmak.
Düşünsenize, ülkemizde ulaşım amaçlı bisiklet yollarının planlanması ve inşa edilmesi gerektiğinde, Gürkan’dan daha iyi bir danışman olabilir mi? Gürkan, bu konuda dünyadaki örnekleri; eksi ve artılarını göz önünde bulundurarak tavsiyelerde bulunabilecek nadir kişilerden biri. Üstelik diğer ülke modellerine göre değil, kendi ülkemizin yaşam, eğitim ve kültür koşullarını dikkate alarak bu tür yolların inşa edilmesi gerektiğini vurguluyor. Ancak her şeyin öncelikle çevre bilincinden, ardından eğitimden ve bütçeden geçtiğini de sözlerine eklemeyide ihmal etmiyor ve bunların hepsinede sahibiz diyor. Bu konuda umutlu olmaktan çekinse de bir gün kendini bu hedefe doğru ilerlerken görmek istiyor. O günleri hep beraber görmek ümidiyle, sevgili Gürkan Alaska yolun açık olsun.
(NS/RT)