Herkese

Farsça kökenli bir zamir “herkes”. “İnsanların tümü” anlamına geliyor. Geçen hafta bir bölümünün içeriğinden bahsettiğim TTB Külliyatında da kavram olarak önemli bir yere sahip. TTB’de yıllardır aktif olarak kullanılan bugün de güncelliğini koruyan “Herkese Eşit, Parasız, Nitelikli Sağlık Hizmeti” talebinin de öznesi konumunda.
Sağlık hizmetlerine toplumun sadece bir bölümü ve parası olanlar ulaşabilir, kullanabilirse bırakalım sağlıklı bir toplumu o kişilerin de hastalanmaması, sağlıklı olabilmesi genellikle mümkün olamıyor. Örneğin, birkaç yıl önce COVID-19 pandemisinde de yaşayarak öğrendiğimiz gibi, “herkes” aşılanmazsa, “herkesin” hastalanma riski daha da artıyor.
Doğal bir durum
Esasında “sağlıklı olma” doğal bir durum. Kişiler, toplumlar arasında biyolojik farklılıklar yoksa, sağlıklı olup olamama hali, içinde yaşadıkları “toplum biçimi” tarafından belirleniyor. Sağlığı bozan etkenlerin hemen tümü yaşama, çalışma, eğitim vb. ortamlarımızda bulunuyor, buralardaki koşullardan kaynaklanıyor. Bu etkenlerin oluşmaması-ortaya çıkmaması, ortaya çıkması engellenemeyenlerin yok edilmesi, yok edilemeyen etkenlerin de insanlara ulaşmasının engellenmesi öncelikle yapılması gerekenler. Eğer bu aşamalarda başarısız olunmuşsa ve/veya bunları sağlayacak olanaklar yoksa hastalananların tedavisi gerekiyor. TTB Külliyatı, bu sürecin toplumun bütün üyelerini kapsayacak bir biçimde ele alınmasının gerekliliğini bilimsel bilgiler ışığında ortaya koyuyor.

TTB külliyatı
Eşitlik
Slogan şeklinde ifade edilse de “Herkese Eşit, Parasız, Nitelikli Sağlık Hizmeti” talebinde yer alan “eşitlik”, TTB Külliyatında da önemli bir yere sahip. Eşitlik, özellikle, postmodernizmin toplumsal egemenliği kurulurken, en fazla saldırı altında kalan, toplumsal hafızanın “silinmesinin” anahtarı olarak görülen bir kavramdı. Dediler ki eşitlik matematiksel bir kavramdır. Örneğin, “herkese beş adet” vermekle eşitlik sağlanmaz. Kiminin yaşı, kiminin cinsiyeti, kiminin işi, kiminin de sağlık durumu nedeniyle farklı sağlık hizmetine gereksinimi olabilir, dediler.
Biz de zaten böyle bir matematiksel eşitlikten bahsetmiyoruz. O nedenle, sağlıkta, sağlık hizmetlerinde eşitlik, matematiksel olarak değil, herkesin “gereksiniminin karşılanması hedefi” olarak ele alınmalıdır. Zaten, TTB’de çok uzun yıllardır sağlık hizmetlerinde eşitliği bu şekilde ele alıyor.
Bir elin beş parmağı
Kısaca bir örnek üzerinden de anlatmak gerekirse: Bir elin beş parmağı, her biri uzunluk, kalınlık, bulunduğu yer olarak birbirinden farklı. Neredeyse beş benzemez. Ve bu beş parmak, avuç içindeki nesneyi kavrayabilmek, tutabilmek vb. için birbirinden çok farklı fonksiyonlara sahip. Bununla birlikte, her parmağın beslenebilmesi için iki tarafında yer alan ve parmak ucunda kılcal damarlarla birleşen damar sistemi var. Bu damarlarla parmaklarımız kanlanıyor, besleniyor. Birbirlerinden anatomik olarak farklılar. Birbirlerinden farklı fonksiyonları var. Ancak, birlikte işlevseller ve bunu yerine getiriyorlar. Ve hepsi gereksinim duyduğu biçimde besleniyor-kanlanıyor.
Elimizin beş parmağında olduğu gibi, sağlıkta-sağlık hizmetlerinde de eşitlik; herkesin gereksiniminin bir hak olarak karşılanması hedefidir. Mutlaklaştırılamaz. Mutlaklaştırılmamalıdır.
Elimizin parmaklarının olduğu gibi, bizler de toplumun bütün üyeleri olarak yaş, cinsiyet, etnik köken, inanç, cinsel yönelim, anadili vb. farklılıklarımızı koruyarak birlikte yaşayabilmeliyiz. Parmaklarımızla biyolojik olarak başardıklarımızı toplumsal düzeyde de başarabiliriz. (OH/TY)
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu'nun bianet'te yayımlanan tüm yazılarını görmek için tıklayın.