Barış süreçleri, önyargılar ve Kuzey İrlanda örneği

Uluslararası Geçiş Dönemi Adaleti Dergisi'nde 2019 yılında yayımlanan "Geçiş Toplumlarında Cinsellik ve Cinsiyet Kimliği: Barış İnşası ve Karşı-Hegemonik Politikalar" başlıklı makale, bianet’in Mart 2025 stajyerlerinden Doğa Tekneci tarafından kısaltılarak Türkçeye çevrildi.
Savaş ve çatışmanın cinsel ve toplumsal cinsiyet azınlıkları üzerindeki etkileri, çatışmadan geçiş yapan toplumlarda genellikle göz ardı edilmiştir. Bu makalede yer alan çalışma, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin (CYCK) yerel ve küresel barış inşası gündemlerinden nasıl dışlandığını inceleyerek başlar. Barış anlaşmalarının çoğu, bu dışlayıcı eğilimi yansıtırken, yalnızca sınırlı sayıda anlaşma CYCK korumalarını içermektedir. Daha da önemlisi, CYCK hükümlerinin barış anlaşmalarına dahil edilmesi, haklar ve eşitlik konusundaki mücadeleleri tam anlamıyla çözmemektedir. Makalede ele alınan Barış Vizyonu Projesi, bu mücadelelerin heteronormatif ve dışlayıcı etik etrafında şekillenen barış vizyonlarını nasıl etkileyebileceğini göstermektedir. Kuzey İrlanda, bu mücadeleleri incelemek için ilginç bir bağlam sunmaktadır. 1998 Barış Anlaşması, CYCK istihdam korumalarını içerse de Kuzey İrlanda çatışması sırasında cinsel ve toplumsal cinsiyet kimliklerinin karşılaştığı tüm eşitsizlikleri ortadan kaldırmamıştır.
Kuzey İrlanda’da, barış sözleşmesinde insan hakları bölümü yer almasına rağmen, cinsiyet ve yönelim kimlikleri bakımından azınlık olanlar transfobi ve homofobiye maruz kalmaya devam etmektedir. Kuzey İrlanda’daki barış anlaşması, önceden belirtildiği gibi, Kuzey İrlanda Yasası aracılığıyla cinsiyet ve cinsel azınlıklar için istihdam korumaları sağlamıştır. Barış sürecinden sonra, Eşitlik Komisyonu, cinsiyet ve yönelim azınlıkları da dahil olmak üzere birçok kimliğin istihdam haklarını ve hizmete erişimini korumakla görevlendirilmiştir. Ancak, temel eşitsizlikler konusundaki ilerleme, güçlü seçim dayanaklarına sahip gruplar da dahil olmak üzere, muhafazakâr grupların savunduğu geleneksel cinsiyet ve yönelim söylemleri tarafından kısıtlanmıştır. Eşitlik Komisyonu ve İnsan Hakları Komisyonu, barış anlaşmasının yapısal mimarisi olsa da, Kuzey İrlanda’da aktif olan uluslararası STK’ler yakın zamana kadar CYCK eşitliği için yapılan geniş çaplı kampanyalara çok az ilgi göstermiştir.
Barış süreci ilerledikçe, Kuzey İrlanda’daki siyasi partilerden bazıları kadın hakları ile cinsiyet ve yönelim azınlıkları hakları konusunda liberal bir duruş sergilerken, Kuzey İrlanda’daki en büyük parti bu grupların haklarının genişletilmesine karşı çıkmıştır. Eşcinseller için rıza yaşının düşürülmesi, medeni birlikteliklerin yasallaşması, LGBTİ+ eşitlik yasası, eşcinseller için evlilik hakkı ve üreme hakları gibi ilerici değişiklikler, geleneksel değer sisteminin saldırıya uğradığını düşünen bir kısım Kuzey İrlanda toplumunda kolektif bir kâbusa dönüşmüştür. Bu nedenle, bazı Yerel Meclis Üyeleri, Demokratik Birlik Partisi (DUP)’yi Kuzey İrlanda’daki liberalleşme eğilimlerine karşı bir siper olarak görmektedir.
Devredilmiş meclis, 2012'den bu yana beş kez evlilik eşitliğini yasallaştırmak için oy kullandı. Yasayı geçirmeye yönelik son girişim, az bir çoğunlukla kabul edilse de, DUP tarafından topluluklar arası oylama yoluyla veto edilmiştir. Evlilik eşitliği sorunu, İrlanda Cumhuriyeti'nin 2015'te eşcinsel evliliği yasallaştırmasıyla Kuzey İrlanda’da daha da büyük bir anormallik haline gelmiştir.
Evlilik eşitliği yasasının engellenmesi, cinsellikle ilgili daha geniş bir çekişme alanı içinde gerçekleşmiştir. Örneğin, eşcinsel erkeklerin kan bağışı yasağının kaldırılması, işletmelere, yönelim ve cinsiyet kimliği bakımından azınlık olan müşterilere hizmeti reddetmek için dini inançlarını gerekçe göstermeleri hakkı tanımıştır. Bu kamusal mücadeleler, Kuzey İrlanda’daki daha geniş toplumsal değişimlerle birleşince, bu etno-milliyetçi toplumlarda cinsel ve toplumsal cinsiyet azınlıklarına yönelik daha liberal tutumların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Barış Vizyonu Projesi
Kuzey İrlanda barış süreci boyunca kuirler, hem toplumsal hem de siyasi alanda barışçıl bir gelecek vizyonunun şekillendirilmesine dahil edilmedi. Bu marjinalleştirmenin sosyal, kültürel ve siyasi önemi, özellikle barışın inşasına ilişkin akademik anlatılarda yeterince incelenmemiştir. Bu sebeple Çatışmadan Çıkan Bir Toplumda LGBTQ Barış Vizyonları Projesi, cinsel ve toplumsal cinsiyet azınlıklarının eşitliği ile barışın inşası arasında süregelen kopukluğu ele almak üzere çerçevelendirilmiştir. Araştırmacılar (Catherine Gander and Stefanie Lehner) ayrıca, barışın inşası bağlamında bu azınlıkların kamusal alanlarda kendilerini temsil etmelerini kolaylaştırmak istiyorlardı.
Araştırmacılar, 2016-2017 yılları arasında LGBTİ+ ve trans topluluklarına yönelik arkadaşlık ve destek gruplarına katılan insanlarla 14 odak grup çalışması gerçekleştirdi. Katılımcılar, farklı etnik ve dini kökenlerden olup hem kentsel hem de kırsal bölgelerde yaşıyordu. Bu çalışmalar, cinsellik ve toplumsal cinsiyet konularının nasıl ele alındığını incelemeyi amaçlıyordu. Odak gruplarındaki katılımcılar, çatışma ve sonrası dönemde cinsel ve toplumsal cinsiyet azınlıklarının deneyimlerini paylaştı ve kimliklerini gizleme eğiliminde olduklarını belirtti. Katılımcıların ayrıca, polis, siyasetçiler ve medya gibi kurumları genellikle düşmanca yaklaşımlar sergileyen aktörler olarak algıladıkları görüldü.
Bu çalışma içerisinde, katılımcıların bi kısmı yaratıcı atölyelere katıldılar ve dokuz aylık bir süre boyunca hayatlarında önem taşıyan bir eşitlik veya dışlanma konusunu yansıtan ortak üretim otoportreler oluşturdular. Bazı katılımcılar evlilik eşitsizliğini, çeşitliliğin değerini, çocuk sahibi olma hakkını ve eşitliğin önündeki yasal engelleri vurgulamak istedi. Katılımcılar Anthony Luvera’yla birlikte düzenledikleri sergiye "Let Us Eat Cake" (Kek Yememize İzin Ver) adını verdiler.
Bu başlık, o dönemde devam eden bir davaya atıfta bulunuyordu. 2015 yılında Kuzey İrlanda Yüksek Mahkemesi, bir fırıncının, gey bir erkeğe evlilik eşitliği mesajı içeren bir pasta yapmayı reddederek ayrımcılık yaptığına hükmetti. Fırın sahipleri, bu talebin dini inançlarıyla çeliştiğini savunurken, Kuzey İrlanda Eşitlik Komisyonu davayı destekledi. 2018 yılında fırın sahipleri mahkeme kararına itiraz etti ve Yüksek Mahkeme, fırının ayrımcılık yapmadığına karar verdi. Serginin başlığı, fotoğrafları kamuoyunda süregelen CYCK mücadelesiyle ilişkilendirerek, odak gruplarında ortaya çıkan barış vizyonlarını yansıttı ve şekillendirdi.
1998 Anlaşması sonrasında cinsel ve toplumsal cinsiyet azınlıkları için koşulların iyileştiği kabul edilse de, çözülmemiş eşitsizlikler ve yapısal sorunlar da tespit edilmiştir. Bunlar arasında düşük güven düzeyi, olumsuz dini temsil, eşit haklardan mahrumiyet ve günlük yaşamda hissedilen güvensizlik yer almaktadır.
CYCK'nin barış anlaşmalarına dahil edilmesi, cinsel ve toplumsal cinsiyet azınlıkları için bazı yasal korumalar sağlasa da, bu durum CYCK etrafındaki daha geniş kültürel mücadelelerin sona erdiği anlamına gelmez. Aksine, Kuzey İrlanda vaka çalışmasının gösterdiği gibi, bu mücadeleler çelişkilerin dönüşümü sürecinde daha da yoğunlaşabilir. Bu nedenle, yasal değişiklikler önemli olsa da, cinsel ve toplumsal cinsiyet azınlıklarının kamusal alandaki varlığını güçlendiren ve görünürlüğünü artıran müdahaleler kritik öneme sahiptir. Buradan çıkan temel sonuç, çelişkiyi dönüştüren toplumlarda CYCK etrafındaki mücadelelerin artık barış inşasının merkezinde yer alması gerektiğidir; bu mücadeleler, barış anayasalarının çeperinde değil, temel bileşenleri arasında görülmelidir. (DT/TY)