Ayvalık Uluslararası Film Festivali'nde "Yeni Bir ..." ödülünü "Sanki Her Şey Biraz Felaket" filmiyle alan Umut Subaşı, "Bu filmi yapmak riskliydi" diyor. Gerçekten de senaryosu, oyuncu seçimi, anlatım şekli, kurgusuyla pek çok riski barındırıyor film.
İlk gösterimini bu yıl Rotterdam Film Festivali'nde yapan film, son yıllarda belki de hepimizin içinde olduğu sıkışmışlık, çıkışsızlık hissini mizahla anlatıyor.
İşsizlik, ilişkisizlik, torpil, kimlik ve memleketle ilgili dertlerimiz ve sanki hep bir ağlama hissi filmin odağında. Ve sanki... Ve biraz... Ama bir yandan da her şey... İçinde bulunduğumuz belirsiz hâl gibi. Herkes biraz kendine üzülüyor filmi izlerken ama gülmek daha ağır basıyor.
Umut Subaşı, şu sıralar Adana Altın Koza Film Festivali'nde yarışan ilk uzun metraj filmi "Sanki Her Şey Biraz Felaketi" anlattı.
"30 yaşındakiler nasıl var olacağını bilmiyor"
Kendi sıkışmışlığınız üzerinden mi yazdınız hikayeyi yoksa Türkiye'nin gidişatıyla, günümüz genç jenerasyonunun içinde bulunduğu durumla ilgili bir hikaye mi yazmak istediniz? Çıkış noktanız neydi?
Artık jenerasyonlar çok karıştı. Fimde de benzer bir replik var; şu an mesela 30 yaşındaki biriyle eskinin 30'u aynı değil. Ne benim hissettiğim olgunluk öyle bir olgunluk ne dönem öyle bir dönem. Eskiden 30 yaşındaki insan olgun, birkaç çocuğu olan hayatını kurmuş insanlardı. Şimdi nasıl var olacağını bilmiyor ya da iş bulamıyor.
Nereden çıktı bu hikâye derseniz de yani ben de bu ülkede yaşıyorum. Daha doğrusu ben de bu dünyada yaşıyorum. Çünkü bu sıkışmışlık dünyanın genel gidişatı. Türkiye ile sınırlandırılacak bir durum değil. Bu yüzden film yurtdışındaki gösterimlerinde de çok ilgi gördü.
Herkes bir şekilde benzer bir sıkışmışlığın içinde. Dolayısıyla benim hissettiğim, yaşadığım ve kolay kolay başka da bir şey üretemeyeceğim genel bir durum bu. Sadece bunu nasıl anlatacağım önemliydi.
"Herkes beğeniyor, acaba yanlış mı yaptık!"
Filmin Ayvalık'taki gösterimi sonrası salondaki ebeveynlerin tepkisi ilginçti. "Çocuğumun geleceği için kaygılıyım" diyerek ağlayanlar vardı. Aslında belli bir jenerasoyonun sıkışmışlığını anlatıyorsunuz...
Anne baba düzeyinde yoğun bir tepkiyi aslında ilk kez burada gördük. Daha çok gençler özdeşlik kuruyorlar filmle ilgili. Genel olarak biz filmle ilgili olumlu şeyler duyuyoruz. Güzel bir şey bu tabii ama bir yandan da herkes beğeniyor bir yerde bir yanlış mı yaptık diyoruz. (gülüşmeler.)
"İnceliklerden yanayım"
Arkadaşınız demiş ya 'kendine benzeyen film yapmışsın' diye. Şimdi bu dediğinizden yola çıkarak aklıma geldi. Filmde de öyle bir hava var. Hafif sarkastik, absürt haller. "Çaktırmadan" bir espri anlayışınız var gibi.
Ben genel olarak hayatta ince şeylerden yanayım. Direkt şeylerdense böyle daha dolaylı, daha nazik anlatımları seviyorum. Kabaca yapılan herhangi bir şey benim çok ilgimi çekmiyor. Bazen birine dokundurma yapıyorum iğneleyici sözlerle... Kişinin onu anlaması biraz zaman alıyor. Daha dolaylı bir yerden yapıyorum ve sinemada da bunu yapmaya çalışıyorum. Bir şeyin gözüme sokulmasından hoşlanmıyorum. Seyirciden de biraz efor bekliyorum.
Oyuncular da yeni yüzler
Filmin aralardaki deniz kenarı sahneleri filmi bölüyor, izleyeni uzaklaştırıyor gibi oluyor. Özellikle izleyenle mesafe koymayı neden tercih ediyorsunuz?
Sadece o sahneler değil aslında. Onun dışında izleyeni yabancılaştıran pek çok sahne var. Zeynep karakterinin ses bandına okuduğu Türkiye gündemi haberleri, daha genel bir çerçevede filme yaklaşmak gerektiğini işaret ediyor.
Zeynep'i oynayan Melisa Bostancıoğlu yeni mezun bir oyuncu. Diğer karakterleri oynayan; Melis Sevinç, İbrahim Arıcı, Mert Can Sevimli de yüzlerine aşina olmadığımız oyuncular. Özellikle mi bunu tercih ettiniz?
Baştan beri istediğim bir şeydi bu. Aldığımız bir karardı bu yani. Filmimin her şeyinde olduğu gibi oyuncuların da taze, yeni yüzler olmasını istiyordum. Oyuncu kast'ının da hiçbir şeye benzememesini istiyordum. Çok şanslıyız ki dört yetenekli oyuncuyla kesişti yolumuz.
"Bağımsız sinemacılar seyirciden korkmamalı"
Anaakım izleyicinin çok alışkın olduğu bir anlatım değil. Kurgu süreci nasıldı? Kafanızda net miydi?
Hem ekonomik sebeplerden hem çalışma şeklimden dolayı yazarken çekim ve kurguyu düşünüyorum. Biraz onları düşünerek yazıyorum. Çekim takvimi için 13 gün çok kısa bir süre. Ama planları kuruyorum kafamda. Son tahlilde bir uzun metrajda nasıl çalışır bu yöntem, bunu ben de tam bilmiyordum.
Dolayısıyla bu da bir riskti yani. İlk kez uzun metrajlı bir filmde yer alan oyuncularla çalışmak, böyle bir filmin 90 dakika olması da riskti. Artistik kaygılarıma rağmen, seyirci de benimle sıkılıyorsa sıkılsın noktasında değildim. Filmin tahammül edilebilir olması önemli. Filmi kurgularken ilk gelen yorumlar filmin bir şekilde akıp gittiği yönündeydi ve çalışmış oldu bu parçalı ve agresif kurgu. İyi bir şey çıkacağını biliyordum, ama riskti.
Ama tabii ben şöyle düşünüyorum; arthouse/bağımsız sinemacıların seyirciden korkmaması lazım. Seyirciye bu yeniliği, yeni yolları göstermeden ondan bunu anlamasını nasıl bekleyebiliriz ki. Belki bir sonraki bu tarz filmi daha kolay izleyecek ve iletişimi daha rahat kuracak, kim bilir.
Umut Subaşı kimdir?
1990 yılında Ankara'da doğdu. Lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarımı Bölümü'nde tamamladı. İstanbul Film Festivali ve SİYAD Ödülleri'nde En İyi Kısa Film Ödülü'nü kazanan "Sana İnanmıyorum Ama Yerçekimi Var"ın da aralarında bulunduğu dört kısa film yönetti. İlk uzun metrajlı filmi "Sanki Her Şey Biraz Felaket" dünya prömiyerini 2023'te Rotterdam Film Festivali'nde, Kuzey Amerika prömiyerini New Directors/New Films'te yaptı.
Filmin Künyesi
Senarist: Umut Subaşı Görüntü Yönetmeni: Mert Özercan Kurgucu: Umut Subaşı Sanat Yönetmeni: Ece Kıltaç Oyuncular: Melis Sevinç, Melisa Bostancıoğlu, İbrahim Arıcı, Mert Can Sevimli Yapımcı: Cemre Erül Yapım Şirketi: Yunik Film
Cumhuriyet gazetesinde kültür-sanat muhabirliği, haber merkezi ve yazı işlerinde editörlük yaptı. Kurum içi iletişim ve sektör dergilerinde çalıştı. Sözlü tarih belgesellerinin yapım aşamalarında görev aldı....
Cumhuriyet gazetesinde kültür-sanat muhabirliği, haber merkezi ve yazı işlerinde editörlük yaptı. Kurum içi iletişim ve sektör dergilerinde çalıştı. Sözlü tarih belgesellerinin yapım aşamalarında görev aldı. Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunu. 2019-Haziran 2024 arasında bianet'te editör ve muhabirdi.
Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in katledilişlerinin 53. yıldönümünde yapılan anmada, “Bugün bir yas günü değil, bugün üç fidanının mücadelesini anlamak, o mücadeleyi daha da büyütmenin günüdür" dendi.
Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun (THKO) kurucu önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, idam edilmelerinin 53. yıl dönümünde mezarları başında anıldı.
Ankara Karşıyaka Mezarlığı'ndaki anmaya KESK Ankara Şubeler Platformu, TMMOB Ankara İKK, Devrimci 78'liler Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Ankara Dersimliler Derneği, Emek Partisi (EMEP), Emek Gençliği, DEM Parti, CHP, TİP, EHP, Halkevleri, Yeşil Sol Parti, Kızılırmak Dernekleri katıldı.
Anmaya katılan yüzlerce kişi sık sık "Yaşasın devrim ve sosyalizm", "Denizlerden Erdal'a gençlik emeğin saflarında", "Denizlere sözümüz devrim olacak" sloganları attı.
Evrensel'in haberine göre anmada ortak basın açıklamasını Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Mehmet Aydoğdu okudu.
"Söz bizim olana kadar mücadeleye devam"
Aydoğdu, "Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan; tam bağımsız bir Türkiye'ye kavuşabilmek için antiemperyalist mücadeleye atıldılar. Bundan tam 53 yıl önce, bu nedenle idam edildiler” dedi.
“Bugün bir yas günü değil, bugün üç fidanının mücadelesini anlamak, o mücadeleyi daha da büyütmenin günüdür" diyen Aydoğdu şunları kaydetti:
"Onlar gençlerin demokratik eğitim hakkı için, Türkiye'nin emperyalist boyunduruktan kurtularak tam bağımsızlığı için, işçilerin ve köylülerin kurtuluşu için mücadele ettiler. Dünya halklarının barış içinde yaşaması, savaşların son bulması için mücadele ettiler. Bizler de o mücadeleyi bugün onları mezarları başında anarak sürdürmeye devam edeceğimizin sözünü bir kez daha vermek için burada bulunuyoruz. Bugün Üç Fidandan devraldığımız o mücadele bayrağını daha ilerilere taşımanın, bulunduğumuz her alanda yalnız değil birlikte, söz bizim olana kadar yürüteceğimiz mücadelenin sözünü tekrardan vereceğimiz gündür."
Açıklamanın ardından, kitle kortejler halinde, üç fidanın mezarları başına yürüdü.
Mezar başlarında, katılımcı örgütlerin temsilcileri kısa kısa açıklama yaptı. Anma, konuşmaların ardından mezarlara çiçeklerin bırakılmasıyla sona erdi.
CHP lideri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem Cumhurbaşkanlığı hem de parti genel başkanlığını yürütmesini eleştirerek: “Erdoğan’ın yaşattığı krizin adı ‘çoklu makam bozukluğu’dur. Hem başkomutanım diyor hem ilçe başkanı atıyor" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Özel, kendisine yönelik yapılan saldırının sıradan bir olay olmadığını vurgularken, saldırganın geçmişte “İmamoğlu’na suikast düzenlenecek” diyerek ihbarda bulunduğunu hatırlattı. Özel, “Bu adamı birileri kullanıyor, bu bir mesajdır” dedi.
“Kartalkaya’nın Gereği Yapılmadan Benim Meselime Gelmeyin”
Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek Kartalkaya’daki yangında yaşamını yitirenler üzerinden hükümeti eleştirdi: “36’sı çocuk, 78 kişi yanarak can verdi. Sayın Erdoğan, önce Kartalkaya’da gereğini yapın. Bakanı görevden alın.”
“Çoklu Makam Bozukluğu Krizi”
CHP lideri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem Cumhurbaşkanlığı hem de parti genel başkanlığını yürütmesini eleştirerek: “Erdoğan’ın yaşattığı krizin adı ‘çoklu makam bozukluğu’dur. Hem başkomutanım diyor hem ilçe başkanı atıyor" dedi.
“Ekonomide Ekrem Ağrısı Yüzünden 55 Milyar Dolar Harcandı”
Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik siyasi müdahalelerin Türkiye’ye ekonomik olarak ağır bir fatura çıkardığını öne sürdü. “İmamoğlu’nun adaylığı engellensin diye 55 milyar dolar yakıldı. Bu parayla emekli maaşları 30 bin TL olabilirdi.”
“Saldırıya Cevabımız Saraçhane’den Verilecek”
Konuşmasının büyük bölümünü siyasi saldırıya ayıran Özel, yaşanan olayın arkasında karanlık bir akıl olduğunu belirtti ve şöyle konuştu:
Deprem hazırlıklarına ilişkin çağrısını yineleyen Özel, bir Deprem Bakanlığı kurulması önerisini tekrarlayarak:
“Deprem, Türkiye’nin en önemli meselesi. Gelin bu işi siyasetten arındıralım, birlikte çalışalım,” dedi.
“Filistin ve Kıbrıs bizim kırmızı çizgimizdir”
Dış politikaya da değinen CHP lideri, KKTC’nin uluslararası alanda yalnız bırakıldığını savundu. Filistin konusunda da sessiz kalınmasını eleştirerek,
“Trump otel yapacak diye Gazze’yi boşaltmak istiyor. Bu soykırıma susmak ihanettir,” ifadelerini kullandı.
“Kindar değil adaletli olacağız”
Konuşmasını Türkiye’nin geleceğine dair umutlu mesajlarla sürdüren Özgür Özel, iktidara geldiklerinde intikam değil adaletle hareket edeceklerini vurguladı:
“Bizim düşmanımız kindir. Kimseye kin tutmayacağız. Herkesin hakkı hukuk içinde korunacak.”