Yargıtay Orhan Pamuk'a Tazminat Davasının Görülmesini İstedi
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, İsviçre'de yayınlanan bir dergideki sözleri nedeniyle yazar Orhan Pamuk aleyhinde açılan tazminat davasını reddeden yerel mahkeme kararını bozdu.
Davacı Turgut Kobaza ve ölen askerlerin yakını beş kişi Pamuk'tan manevi tazminat talep etmişti. Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ''davacıların salt Türk milletinin bir ferdi olmaları nedeniyle yansıma yoluyla kişilik haklarına saldırı olduğunun kabulüne imkan bulunmadığı'' ve ''davacıların aktif husumet ehliyetleri bulunmadığı'' gerekçesiyle davayı reddetmişti.
Pamuk hakkında "Bu topraklarda 1 milyon Ermeni 30 bin de Kürt öldürüldü" dediği için Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301. maddesine dayanarak "Türklüğe hakaret" iddiasıyla açılan dava Adalet Bakanlığı'ndan izin gelmediği için düşmüştü.
Davayı açan Kobaza'nın avukatı, bugünkü (22 Ocak) operasyonda gözaltına alınan Kemal Kerinçsiz'di.
"Davacı Türk Milletine ait"
Sabah'ın haberine göre, "Türk hukukunda kişilik haklarının tanımının yapılmadığına ve bu hakkın hangi değerleri kapsadığının açıklanmadığını" belirten Yargıtay 4. Hukuk Dairesi yerel mahkemenin kararını bozarken şöyle dedi:
''Kişilik haklarının nelerden ibaret olduğunun belirlenmesi ve sınırının çizilmesi uygulamaya yani yargıya bırakılmıştır. Gerek öğretide, gerekse yargısal kararlarda kişisel değerlerin; fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerleri olarak belirlendiği, kişinin toplum içindeki mesleki kimliği, şeref ve haysiyeti, özgürlüğü, vücut ve ruh bütünlüğü ve sağlığı, ırk, din ve vatandaşlık gibi bağları kapsadığı kabul edilmektedir. Kişiler onur ve şerefleri gibi mensubu bulundukları ve Anayasa ile çerçevesi belirlenmiş bir millete aidiyet duygularında yukarıdaki açıklamalar nazara alındığında; kişilik değerleri kapsamında ve hukuki koruma altındadır.''
Pamuk tarafından
söylendiği iddia edilen sözlerin, ''davacıların vatandaşlık bağı ile
bağlı bulundukları Türk milletine yönelik olması durumunda davacıların
aktif dava ehliyetinin bulunduğunun'' kabulünün gerektiği vurgulanan
kararda, davacıların aktif dava ehliyetinin varlığının kabulü ile
davanın esasının incelenerek bir karar verilmesi gerektiği belirtildi.
Yüksek
mahkeme, kişilik haklarına saldırının kabul edilmesi durumunda, Medeni
Kanunun 25. ve Borçlar Kanunun 49. ve 49/3. maddelerindeki düzenlemeler
gözetilerek bir hüküm kurulmasına ve davanın reddinin usul ve yasaya
aykırı olup bozmayı gerektirdiğine hükmetti. (EÜ/TK)