BİA Medya Gözlem Raporu’nu (Ocak-Şubat-Mart 2025) pdf olarak indirmek için tıklayın
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda kabul edilen Siber Güvenlik Kanunu, her ne kadar, Siber Güvenlik Kurulu Başkanı’na “arama, kopya çıkarma ve el koyma yetkisini” düzenleyen ifade tekliften çıkarılsa da, kişi haberleşmesinin izlenmesini sağlayan diğer birçok araçla tamamlanmasının mümkün olması itibariyle gazetecilerin haber kaynaklarının gizleme haklarını tehdit edebilecek.
Son üç ayda, muhalefet milletvekillerinin iktidara yönelttiği soru önergelerinin temelinde, internete yönelik bant daraltma pratiği, BirGün gazetesi yöneticilerinin gözaltına alınması ve TRT’ye yönelik yayın lisansı iddiaları da vardı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, iktidara yönelik hukuk devleti eleştirileri yoğunlaştıkça, kamuoyu önünde düzenli olarak hukuk devletinden dem vurmaya başladı. Ancak İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu etrafında gelişen kitlesel eylemleri izlerken, toplu şekilde tutuklanan gazetecilerin dosyalarına gelen uyarılar üzerine “baktırmasıyla” birlikte medya temsilcilerinin tahliyeleri bir oldu.
2025’in ilk üç aylık döneminde ulusal ve uluslararası gazetecilik kuruluşları, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 27 Ocak’ta yaptığı basın toplantısını haberleştiren gazetecilere ve medya kuruluşları hakkında soruşturma başlatılması; kitlesel eylemleri izleyen foto muhabirlerin tutuklanması, gözaltına alınması veya polis şiddetine maruz kalması; CHP’nin kitlesel mitinglerine yönelik yayınlar nedeniyle RTÜK eleştirel kanallara yönelik yayın durdurma dahil çok ağır cezalar kesmesine; bu süreçte 42 saatlik bant daraltmayla iletişimin kısıtlanması gibi ihlallere karşı güçlü tepki gösterdi.

BİA MEDYA GÖZLEM/OCAK-ŞUBAT-MART 2025
Dünya Basın Özgürlüğü Günü değil, Türkiye’de haberciye zulüm!
Düzenlemeler
TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen Siber Güvenlik Kanunu, her ne kadar, Siber Güvenlik Kurulu Başkanına “arama, kopya çıkarma ve el koyma yetkisini” düzenleyen ifade tekliften çıkarılsa da, kişi haberleşmesinin izlenmesini sağlayan başkaca araçlarla tamamlanmasının mümkün olması itibariyle gazetecilerin haber kaynaklarının gizleme hakları bakımından tehdit oluşturabilecek.
Siber Güvenlik Kanunu kabul edildi: Kişisel verilerin korunması, özel hayatın gizliliği ve ifade özgürlüğü konularında ciddi kısıtlamalara ve keyfi uygulamalara yol açabileceği gerekçesiyle eleştirilen Siber Güvenlik Kanunu Teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda 102’ye karşı 246 oyla kabul edildi. Teklifin 8. maddesinde yer alan ve kanunla kurulacak olan Siber Güvenlik Kurulu’nun Başkanı’na arama, kopya çıkarma ve el koyma yetkisini düzenleyen ifade, verilen önerge ile tekliften çıkarıldı (12 Mart).
“Siber Güvenlik”ten sansür çıkabilir: CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, AKP’nin 10 Ocak’ta Meclis’e sunduğu Siber Güvenlik Kanunu Teklifi’nin, ifade özgürlüğü ve dijital haklar açısından tehlikeler barındırdığını açıkladı. Teklifte kullanılan “algı yaratılması” ve “veri ihlali” gibi ifadeler, hangi eylemlerin cezalandırılabileceği konusunda netlik sunmuyor. Eleştirel içerik üreten gazetecilerin ve sosyal medya kullanıcılarının baskı altına alınmasına yol açabileceğini savunan Akay, yasanın satır arasından ifade özgürlüğüne sansür, gazetecilere ceza çıktığını söyledi. Kısa süre önce Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile Siber Güvenlik Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kuruldu ve 10 Ocak’ta da AKP Meclis’e Siber Güvenlik Kanunu Teklifi sundu. Teklifte Siber Güvenlik Başkanlığı’na “hakim kararı olmaksızın arama ve el koyma yetkisi” ve “veri sızıntısı olmadığı halde bu yönde algı oluşturmaya hapis cezası” getiriliyor. Teklife göre oluşturulacak Siber Güvenlik Kurulu, Cumhurbaşkanı başkanlığında Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri, MİT Başkanı, Savunma Sanayii Başkanı ve Siber Güvenlik Başkanı’ndan oluşacak (13 Ocak).
Soru ve araştırma önergeleri
Son üç ayda, muhalefet milletvekillerinin iktidara yönelttiği soru önergelerinin temelinde, internete yönelik bant daraltma pratiği, eleştirel TV’lerin yüz yüze kaldığı yayın lisansı iptali tehlikesi, BirGün gazetesi yöneticilerinin gözaltına alınması ve TRT’ye yönelik yayın lisansı iddiaları da vardı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ulaş Karasu, İBB’ye yönelik soruşturma ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta gözaltına alınmasının ardından özellikle İstanbul genelinde etkili olan 42 saatlik bant daraltma kısıtlamasını Ulaştırma ve Altyapı Bakanına sordu. CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, BirGün gazetesinin üç yöneticisine yönelik gözaltıları Adalet Bakanı Tunç’a sordu: “Bir başka gazete aynı haberi yapmasına rağmen herhangi bir işlem yapılmamış olmasının gerekçesi nedir?”. DEM Parti Diyarbakır Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Üyesi Sevilay Çelenk, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a “TRT’ye ait Tabii platformunun RTÜK’ten yayın lisansı almadığı iddiası doğru mudur?” sorusunu yöneltti.
Lisans iptaline karşı CHP’den kanun teklifi: CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Kanunu’nda değişiklik yapılarak kanal lisans iptali yaptırımının kaldırılması için kanun teklifi verdi. Türkiye’nin 180 ülke içerisinde 158. sırada gösterildiği Sınır Tanımayan Gazetecileri (RSF) 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne de atıf yapan Akay, “Basın özgürlüğüne yapılan açık müdahaleler, kısıtlamalar yurttaşların haber alma hakkı ile doğrudan bağlantılıdır. Televizyon kanallarının lisans iptalinin RTÜK’ün iki dudağı arasında olması Anayasa’da belirtilen özgürlükleri askıda bırakmaktır. RTÜK bu durumu Sözcü TV, Halk TV ve TELE 1 gibi bağımsız ve tarafsız yayın yapan muhalif kanallara sopa olarak kullanmaktadır. Basın özgürlüğünü bu garabetten kurtarmak için kanunda ilgili değişikliğin yapılması elzemdir” dedi (27 Mart).
Bant daraltması soru önergesinde: İBB’ye soruşturma ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta gözaltına alınmasının ardından özellikle İstanbul genelinde bant daraltması, sosyal medya platformlarına girişinin kısıtlanması ve internetin yavaşlatılmasına başvuruldu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ulaş Karasu, konuyu Ulaştırma ve Altyapı Bakanını yanıtlaması istemiyle TBMM gündemine taşıdı. Instagram, X, Facebook, WhatsApp başta olmak üzere sosyal ağlara bant daraltması uygulanması nedeniyle halk haberleşmede de zorluklar yaşarken, eğitim araştırma hastaneleri başta olmak üzere Aile Sağlığı Merkezleri, eczaneler ve sağlık kurumları kısıtlamadan olumsuz etkilendi. Karasu’nun yönelttiği sorulardan biri de, “Bant daraltma uygulaması hangi amaçlar doğrultusunda uygulanmıştır? Sosyal medyada veri akışını engellemenin tarafınızdan değerlendirilen faydaları nelerdir? Söz konusu amaçlara uygulama sonucunda ulaşılmış mıdır?” oldu (21 Mart).
Tanrıkulu’ndan Tunç’a gözaltı sorusu: CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, BirGün gazetesinin üç yöneticisine yönelik gözaltıları TBMM’ye taşıdı; Adalet Bakanı Tunç’un yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi. Soru önergesinde Tunç’a yöneltilen sorulardan biri de “Bir başka gazete aynı haberi yapmasına rağmen herhangi bir işlem yapılmamış olmasının gerekçesi nedir?” oldu (9 Şubat).
DEM Parti’den “Tabii’ye lisans ayrıcalığı” için önerge: DEM Parti Diyarbakır Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Üyesi Sevilay Çelenk, TRT’ye ait Tabii platformunun RTÜK’ten lisans almadığına yönelik iddiaları Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle Meclis’e soru önergesi verdi. Çelenk’in Ersoy’a, “TRT’ye ait Tabii platformunun RTÜK’ten yayın lisansı almadığı iddiası doğru mudur? Eğer doğruysa, bu platformun lisans almadan faaliyet göstermesinin hukuki dayanağı nedir?” ve “RTÜK, Tabii platformunun lisanssız yayın yaptığı iddialarıyla ilgili herhangi bir işlem yapmış mıdır? Eğer yapmışsa detayları nelerdir, yapmamışsa gerekçesi nedir?” sorularını da yöneltti (16 Ocak).
Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar ve muhalefetten mesajlar
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, iktidara yönelik hukuk devletine ilişkin eleştiriler yoğunlaştıkça kamuoyu önünde düzenli şekilde hukuk devletinden dem vurdu. Ancak İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu helindeki kitlesel eylemleri izlerken toplu şekilde tutuklanan gazetecilerin dosyasını uyarılar üzerine “baktırmasıyla, medya temsilcilerinin tahliye edilmeleri bir oldu. Oysa ki Bakan Tunç, RSF Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni “tarafsız” bulmadığı gibi gazetecilere yönelik polis operasyonlarını “gazetecilik”ten saymıyordu.
Adalet Bakanı Tunç “baktıracak”: “Gazetecilerin tutuklanmasını kimse istemez. Gazetecilerimiz toplumu bilgilendirmek için görev yapan kişiler ama orada gazeteci olarak bulunup şiddet eylemine katılmışsa o zaman yargı, dosyasındaki durum nedir bilmemiz mümkün değil… Gazeteciler ile ilgili olarak arkadaşlar söyledi bana, onların durumlarını bir soralım, araştıralım. Mağduriyet söz konusu olmasın. ‘Gazeteciyim’ diyerek şiddet eylemlerine karışmış ve orada provokasyona yönelik bir girişim olmuşsa ki o da değil, gazetecilik faaliyeti olmaz. Ama durumlarına bir baktıralım.” (Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlayan kitlesel eylemleri izleyen gazetecilerin toplu olarak tutuklanmasına yönelik tepkiler üzerine konuştu; 26 Mart).
Bakan Tunç “hukuk devleti” diyor: “15 Temmuz’a geldiğimizde o darbeci hainlerden hesap soran bir yargıya ulaştığımızı görüyoruz. Demokrasiye ve milli iradeye sahip çıkan, darbecinin değil, darbe mağduru olan halkın, milletin hakkını, hukukunu savunan bir yargımızın olduğunu görüyoruz. Şimdi birkaç soruşturmayı özellikle siyasallaştırarak, gündem yaparak Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığını söyleyenler var maalesef. Bunu da yabancıların oluşturduğu listelerle, onları delil göstererek yapanlar var. O listelerin hangi bağışlarla oluşturulduğunu biliyoruz. Türkiye yargısı her zamankinden daha bağımsız ve tarafsızdır. Milli iradenin ve hukuk devletinin yanındadır.” (Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Van’da AKP İl Başkanlığı’nda partililerle bir araya geldi, 25 Mart).
Bakan Tunç “hukuk” için devrede: “Tarafsız ve bağımsız yargının gerçekleştirmekte olduğu soruşturmaları farklı taraflara çekmek, darbe gibi ifadelerle nitelendirmek son derece tehlikeli ve yanlıştır. Diğer yandan sokak çağrıları yaparak soruşturmalar üzerinden dezenformasyon yapmak, kamuoyunu yanıltmaya yönelik söylemlerde bulunmak asla kabul edilemez” dedi (Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturmalar kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta gözaltına alınmasına ilişkin konuştu; 19 Mart).
Bakan Tunç’a kalırsa: “Eğer siz bu özgürlüğü yargı kurumlarımızı karalayarak, Cumhurbaşkanımıza, bakanlarımıza, siyasetçilerimize hakaret ederek kullanmak istiyorsanız ona hukuk müsaade etmez. İşte hukuk müsaade etmeyince de Türkiye’de düşünce özgürlüğü yok, basın özgürlüğü yok şeklindeki ifadelerin de hukukta bir yeri yok” (Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AKP’nin Yozgat İl Kongresi’nde; anayasa ve yasalarda yaptıkları değişikliklerle basın özgürlüğünü güçlendirdiklerini, fikir ve düşünceyi ifade hürriyetinin önündeki engelleri kaldırdıklarını öne sürdü; 1 Şubat).
Bakan Tunç’tan RSF Endeksi’ne eleştiri: Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AKP’nin Yozgat İl Kongresi’nde Türkiye’yi 180 ülke içerisinde 158. gösteren RSF Endeksi’ni eleştirdi; “Öyle karalamalar yapılıyor ki ülkemiz için, Türkiye’de basın özgürlüğünde dünyanın geri sıralarında olduğu söyleniyor. İsrail’in ise Türkiye’den önde olduğu söyleniyor. İsrail, şu son bir yıl içerisinde 200’den fazla gazeteciyi, basın mensubunu katleden, şehit eden bir terör devleti. Nasıl siz Türkiye’yi basın özgürlüğünde İsrail’in gerisinde gösterebilirsiniz?” dedi. Ancak RSF Endeksi, ülke bazlı bir çalışma olup, bir ülkenin başka bir bölgede işlediği ihlalleri baz almıyor (1 Şubat).
Bakan Tunç “gazetecilik” görmüyor: “Gazetecilik faaliyeti ile kimse gözaltına alınmaz. İstanbul Cumhuriyet başsavcılığı soruşturma var bilirkişi ile yapılan bir telefon görüşmesi var, karşı tarafın savunmadan yayınlarsanız bu suç olur. Gazetecilik faaliyeti ile yapılan bir soruşturma değildir. Siz de gazetecisiniz, Bir kişiyle telefon bağlantısını ifşa eder misiniz? Özel’in yaptığı açıklamalarını esefle karşılıyoruz. Bu acının üzerinde polemik yapmak çok çirkin. Biz ucu kime dokunursa dokunsun diyoruz, onlar da bize dokunmasın diyorlar. Konuyu yeterli biçimde incelediler. Makamı ne olursa olsun gerek kamu gerek sivil, bu kapsamda soruşturma genişletilerek devam ediyor. Ailelerin acısı çok taze, dayanılır gibi değil. Bu acıyı kim yaşatıyorsa herkes cezasını çekecek. Yargı şeffaf bir şekilde işleyecek. Hangi fiillerde tüm şeffaflığı ile kamuoyuna ile paylaşılacak.” (Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AKP Grup toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı; 29 Ocak)
Özel’den BİK tepkisi: 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü dolayısıyla Manisa’da gazetecilerle bir araya gelen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, basın mensuplarının ve yerel basının önemine ve gazetecilerin sorunlarına değindi. Basın İlan Kurumu’nun (BİK) yandaşları ödüllendirdiği, muhalifleri cezalandırdığını söyleyen Özel, “Sözcü sıfır alıyor, Korkusuz sıfır alıyor, Cumhuriyet sıfır alıyor, BirGün sıfır alıyor, Evrensel sıfır alıyor. Ne kadar İktidara müzahirsen o kadar reklam alıyorsun, yoksa reklamı hiç vermiyorlar” dedi. Özel, Türkgün gazetesinden “Türkiye’nin en düşük reytingli fakat BİK’ten en çok ilan gazetesi” olarak söz etti. Özel, “Bir daha kimsenin yandaşlaştıramayacağı tamamına hâkim olamayacağı gazetecilik kanunu medya kanunun için çalışacağız. Örneğin birden fazla gazete sahibi olmanın yasaklanabilir. Beş ve on yıl sonra kamu ihalesiyle meşgul olanların gazete sahibi olamadığı, sarı basın kartının sadece gazetecilik meslek örgütü tarafından dağıtılacak. Basın İlan Kurumu’nun gazeteci meslek örgütü tarafından denetlendiği, siyasi saiklerle ilanların dağıtılmadığı bir düzen istiyoruz” dedi (11 Ocak).
Tepkiler
2025’in ilk üç aylık döneminde ulusal ve uluslararası gazetecilik kuruluşları, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 27 Ocak’ta yaptığı basın toplantısını haberleştiren gazetecilere ve medya kuruluşları hakkında soruşturma başlatılması; kitlesel eylemleri izleyen foto muhabirlerin tutuklanması, gözaltına alınması veya polis şiddetine maruz kalması; CHP kitlesel mitinglerine yönelik yayınlar nedeniyle RTÜK eleştirel kanallara yönelik yayın durdurma dahil çok ağır cezalar kesmesine; bu süreçte 42 saatlik bant daraltmayla iletişimin kısıtlanması gibi ihlallere karşı güçlü tepki gösterdi.
İsveçli gazetecinin tutuklanmasına karşı çağrı: Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) İsveç Temsilciliği Başkanı Erik Larsson, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ardından yurt genelinde gerçekleşen protestoları haberleştirmek için 27 Mart’ta Türkiye’ye gelen Dagens ETC gazetesi muhabiri Joakim Medin’in “silahlı terör örgütüne üyelik” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarıyla tutuklanmasına tepki gösterdi. Açıklamada “Gazetecileri bu şekilde hedef almak ne yazık ki Türkiye’de yeni bir şey değil. Ancak son yıllarda (iktidarın) taktikleri değişti ve gazeteciler, yasalar ve internet sansürü yoluyla susturulmaya çalışılıyor” denildi. RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu da, gazetecinin soruşturma dosyasının Türkiye’nin medya özgürlüğü taahhütleri bakımından gözden geçirilmesini, aksi taktirde serbest bırakılmasını istedi (29 Mart).
İzmir’de gazeteciler eylemde: İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şubesi, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD) ve Basın Özgürlüğü ve Medya Araştırmaları Derneği (BAMAD) İzmir’de ve ülke genelinde gözaltına alınan ve tutuklanan meslektaşları için Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelerek basın açıklaması gerçekleştirdi (27 Mart).
Gazeteci ve yazar kuruluşları darp, gözaltı ve tutuklamaları kınadı: TGC, TGS, Türkiye Yayıncılar Birliği, Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN Yazarlar Derneği 25 Mart’ta İstanbul Cağaloğlu’nda bir ortak basın toplantısı yaptı. Ortak açıklamada, “Saraçhane’deki eylemleri izleyen BirGün muhabirleri Ebru Çelik, Deniz Güngör ve Anadolu Ajansı muhabiri Hakan Akgün güvenlik güçleri tarafından darp edilmiştir. TGC üyesi, serbest muhabir Jan Devletoğlu ise Saraçhane’de fotoğraf çekerken güvenlik güçleri tarafından engellenmiş, fotoğraf makinesindeki çektiği fotoğraflar zorla silinmiştir. Gazetecilerin sürekli gözaltı uygulamasıyla baskı altına alınmaya, sindirilmeye çalışılması halkın haber alma hakkının engellenmesidir. Bu tutumu protesto ediyoruz. Bugün adliyeye sevk edilen meslektaşlarımız bir an önce serbest bırakılmalıdır. Gazetecilik yapmaları engellenmemelidir. Haberin serbest dolaşımı yurttaşın haber alma hakkı için gereklidir. Yurttaşların habere ve gerçeğe erişim hakkı engellenmemelidir” denildi (25 Mart).
İFÖD, bianet’in X hesabına sansürü eleştirdi: İfade Özgürlüğü Derneği (İFÖD), 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”un 8/A maddesi kapsamında, “millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle bianet haber sitesinin sansürlendiğini duyurdu (24 Mart).
Gazetecilik örgütleri şiddet ve gözaltıları kınadı: TGC ve RSF, DİSK Basın-İş ve TGS’nin de aralarında olduğu çok sayıda gazetecilik örgütü, çok sayıda gazetecinin, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanmasının ardından başlayan kitlesel eylemleri izlerken 24 Mart sabahı gözaltına alınmasını kınadı. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, polis şiddetine vurgu yaparak “Gazetecilere saldırılar hız kesmiyor. Gazeteci güvenliği ve hakları ayaklar altında. İçişleri Bakanı’nı bu ihlallere son vermeye çağırıyoruz” diye açıklama yaptı. TGS’den de, “Yaşananları ve gerçekleri kitlelere yansıtan gazeteciler, kamuya karşı görevlerini ve sorumluluklarını yerine getiriyor. Gazetecilere yönelik baskı ve susturma politikalarınızdan vazgeçin” şeklinde çağrı geldi. DİSK Basın-İş açıklamasında da, “Gazetecileri ev baskınlarıyla gözaltına almak, basın özgürlüğüne ve halkın gerçekleri öğrenme hakkına yapılmış bir saldırıdır. Gazetecileri susturarak gerçeği gizleyemezsiniz” denildi (24 Mart).
Polis şiddeti tepkiler: TGS, DİSK Basın-İş ve RSF, BB Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltısı sonra Türkiye çapında gelişen eylemleri İstanbul’da izleyen habercilere yönelik polis şiddetini kınadı. Saldırıların kasıtlı şekilde gazetecileri hedef aldığını vurgulayan kuruluşlardan TGS, “Pek çok gazeteci mesleki kimlikleri anlaşıldığı halde ağır şekilde darp edildi, plastik mermiye maruz kaldı ve ekipmanları kırıldı. Fiziki müdahale ile işleri yapmaları engellendi” dedi (21 Mart).
Akdeniz’den bant daraltmaya tepki: Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından İnternete getirilen bant daraltmaya tepki gösterdi. Haberleşme özgürlüğüne ancak ‘millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak’ müdahale edilebileceğini aktaran Akdeniz, “Cumhurbaşkanlığı talebi ve BTK eliyle yapılan bant daraltma uygulaması keyfidir, hukuka ve Anayasaya aykırıdır. Bunlar hükümetin umurunda bile olmasa, bizler buna itiraz etmeye ve açıklamaya devam edeceğiz. Bant daraltma uygulaması yeni değil, İstiklal Caddesi terör saldırısı, Kahramanmaraş merkezli Şubat 2023 depremi ve en son Ekim 2024 içindeki TUSAŞ saldırısı sonrası bu uygulama ile karşı karşıya kalmıştık. Bu uygulamaların hepsi tepki çekmiş ve eleştirilmişti” dedi (19 Mart).
Vice News beraatları memnun etti: RSF ve CPJ, Diyarbakır’da Türk Silahlı Kuvvetleri ve PKK arasındaki çatışmaları haberleştirirken Ağustos 2015’te hapse atılan ve bir hafta sonra tahliye edilen dört Vice News çalışanının, neredeyse 10 yıl sonra, 17 Mart’ta gıyaplarında beraat etmelerini memnuniyetle karşıladı. RSF, “Hiç yargılanmamaları gerekirdi!” dedi (18 Mart).
Saldırıya kınama: Muğla Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Süleyman Akbulut ve Muğla Gazeteciler Cemiyeti Derneği Başkanı Cem Kaytan, TES-İŞ Sendikası toplantısı sırasında Yenigün gazetesi muhabiri Ümmü Gülsüm Dural’a yönelik saldırıyı kınadı. Akbulut, “Basın mensupları işçilerin sesini duyurmak için oradaydı ama vefasızca saldırıya uğradılar. Bu saldırının takipçisi olacağız” dedi (14 Mart).
Evrim Deniz’e tehditlere tepki: DİSK Basın-İş, RSF, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği, Diyarbakır Barosu LGBTİ Hakları Komisyonu gibi çok sayıda kuruluş, Diyarbakır’daki 8 Mart eyleminde taşınan ve LGBTİ+’lara baskıyı anlatan dövizle birlikte bir barış annesinin fotoğrafını yayımladığı için ölümle tehdit edilen bianet muhabiri Evrim Deniz’e destek verdi (9 Mart).
Halk TV’ye beraat ve tahliye için “teselli ve endişe”: Gazetecilik meslek örgütleri, “bilirkişi” yayınından beş Halk TV çalışanının yargılandıkları davadan beraat etmesinden memnuniyet bildirdi; keyfi gözaltı, tutuklama ve kovuşturmaların sonunun gelmemesinden ise endişeli olduklarını bildirdi. DİSK Basın-İş, tutuklu tüm gazeteciler için özgürlük isterken TGS “Kararları sevinçle karşılıyoruz. Hiç açılmaması gereken bir davadan dolayı süren bu yargılamanın basın özgürlüğü lehine kesin şekilde nihayete ermesini bekliyoruz” açıklaması yaptı. Gazeteciler Cemiyeti ise, “Tek bir gün bile tutuklu kalmaması gereken meslektaşımız Suat Toktaş’ın özgürlüğünü kutluyoruz. Halk TV’deki meslektaşlarımızın beraatı gecikmiş ama yerinde bir karar, bu eziyetin tekrarını önleyecek olan dayanışmamız olacak” dedi. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ise, kararları “teselli” olarak değerlendirdiği sosyal medya paylaşımında, “Halk TV davasından Suat Toktaş’ın tahliyesi ve beş habercinin de aklanması teselli vericidir. Ancak, basın özgürlüğü değerleri, Başsavcılıklar ve Sulh Ceza Hakimlikleri dahil, adaletin sisteminin tüm aşamalarında tanınmadığından bu keyfi davaların sonu gelmiyor. Gelsin artık!” dedi (4 Mart).
Tutuklamalara tepkiler: Çok sayıda gazetecilik meslek kuruluşu, HDK operasyonu kapsamında gazeteciler Elif Akgül, Yıldız Tar ve Ercüment Akdeniz’in tutuklanmasını, Ender İmrek için de ev hapsi kararı verilmesini kınadı. RSF’den Erol Önderoğlu, kararlara, “Gazeteciler Elif Akgül ve Yıldız Tar’ın 14 yıl öncesine ait kamuoyuna açık inkâr etmedikleri politik temasları ve sonrasında aralıksız sürdürdükleri gazetecilik faaliyetlerinden 3 gündür gözaltında tutulması haksızlık, meslek
RSF’den “Halk TV” çağrısı: RSF, bir bilirkişiyle yapılmış telefon görüşmesine dair yayım nedeniyle 4 Mart’ta hakim karşısına çıkacak olan Halk TV çalışanı beş gazetecinin aklanmasını, kanalın yayın yönetmeni Suat Toktaş’ın da tahliyesini talep etti (19 Şubat).
RSF’den RTÜK’e tepki: RSF, RTÜK’ün, Sinan Ateş cinayetine ilişkin haberler nedeniyle dört TV kanalına - SZC TV, Now TV, TELE 1 ve Halk TV - verdiği skandal para cezalarını kınadı. RSF, düzenleyici kurumu kamu yararına yönelik haberciliği hedef alan bu baskıya son vermeye çağırdı (20 Şubat).
Van’da gözaltılara tepkiler: Gazetecilik meslek örgütleri, Van Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik polis operasyonunu izleyen altı habercinin gözaltına alınmasına tepki gösterdi. DİSK Basın-İş, “gazetecilere dönük saldırılara alışmayacağız. Meslektaşlarımız derhal serbest bırakılsın!” derken RSF’den Erol Önderoğlu da, gözaltıları kınadığı mesajında, “Kamuoyundan gizlenecek bir şey yoksa habercinin de bir kamu görevi yürüttüğü yine kamuoyuna saygı gereği kabul edilmelidir” dedi. Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC), da gözaltılara tepkiyi, “Bu hukuksuzluğa derhal son verilmelidir” çağrısıyla yaptı. TGS açıklamasında da, “Gazeteciler mesleklerini yaparken hak ihlaline maruz kalıyor. Gözaltına alınan gazeteciler serbest bırakılsın” denildi (15 Şubat).
Gazeteci örgütleri gözaltıları kınadı: Aralarında TGC, TGS, ÇGD, Gazeteciler Cemiyeti ve RSF’nin de olduğu çok sayıda gazetecilik meslek örgütü, BirGün gazetesi Yayın Koordinatörleri Berkant Gültekin, Uğur Koç ve Sorumlu Müdür Yaşar Gökdemir’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e dair bir haber nedeniyle gözaltına alınmasını kınadı. BirGün Yayın Koordinatörü Yaşar Aydın, gözaltılar için, “Bu hamleyi oluşturulan baskı ortamının bir devamı olarak görüyoruz. Koşullar ne olursa olsun BirGün işini yapmaya devam edecek” dedi. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “BirGün gazetesindeki meslektaşlarımızın gözaltına alınma gerekçesinin ne basın ilkeleri ne de hukukta bir yeri yok. Zaten haber olmuş bir açıklamayı haber yaparak nasıl bir savcı hedef gösterilmiş olabilir?” diye sorarken TGC açıklamasında, “Birbiri ardına gerçekleşen haksız, hukuka ve kanuna aykırı gözaltı uygulamalarına devam edilmektedir” denildi. Ayrıca, Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Kıvanç El, DİSK Basın-İş Genel Sekreteri Tolga Balcı ve RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da, gözaltıları keyfi ve politik olarak değerlendirdi (9 Şubat).
41 örgütten “ihlaller arttı” uyarısı: Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), PEN başta olmak üzere dünyadan 41 basın örgütü Türkiye’de gazetecilere yönelik artan keyfi tutuklamalara ve gözaltılara ilişkin açıklama yaptı. Son dönemin gelişme ve ihlallerinin derlendiği açıklamada, Türkiye’de son dönemde basın özgürlüğü ihlallerinin arttığını, keyfi gözaltı ve tutuklamaların sık sık uygulanmasının ülkedeki bağımsız medya, demokrasi ve temel insan hakları için tehdit oluşturduğu belirtildi (5 Şubat).
RTÜK’e TGC tepkisi: TGC, RTÜK’ün kural ihlali iddiasıyla altı televizyon kanalı ile bir dijital platform yayıncısına uyguladığı yaptırımları eleştirdi; “RTÜK verdiği cezalarla medyayı kamusal meseleleri tartışmaktan vazgeçirmeye, eleştirel haber yapılmasını engellemeye çalışmaktadır” dedi. Açıklamada, “2024 yılında eleştirel yayıncılık yapan medya kuruluşlarına, iktidara yakın medya kuruluşlarına oranla 10 kat daha fazla ceza veren RTÜK, 2025 yılında da aynı politikasını sürdürmektedir” ifadeleri de yer buldu (1 Şubat).
Soruşturma ve operasyonlara tepki: TGC, İBB Ekrem İmamoğlu’nun 27 Ocak’ta yaptığı basın toplantısını haberleştiren gazetecilere ve medya kuruluşları hakkında soruşturma başlatılmasını eleştirdi; “Haber kaynağının her sözünden gazetecinin sorumlu tutulması Anayasa’ya ve basın özgürlüğüne aykırıdır. ‘Basın toplantısını haberleştirdi’ diye gazetecilere ve medya kuruluşlarına başlatılan soruşturmalardan vazgeçilmelidir” dedi. RSF’den Erol Önderoğlu da tepkisini, “Son haftalarda yorum ve haberleri resmi söylemle örtüşmediğinden olacak, gazetecileri ve medyayı hedef alan oldukça endişe verici sert bir yargısal yaklaşım gözlemliyoruz. Demokles’in Kılıcı altında ne özgür ifade ne bilgi yayma görevi yerine getirilebilir” sözleriyle paylaştı. TGS’den yapılan açıklamada da, “Gazeteciler Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek’in gözaltına alınmasıyla birlikte basın tarihine yeni bir utanç sayfası açılmıştır. Habere konu olan kişiye söz hakkı vermek, gazeteciliğin en temel kurallarından biridir. Fakat bu nedenle gazetecilerin gözaltına alınması, mesleğimize dönük baskının vücut bulmuş halidir. Verilmek istenen mesaj, mesleğimizedir, tüm gazetecileredir. Gazeteciler bugüne dek korkmadı, susmadı. Bundan sonra da susmayacak!” denildi. ÇGD “Basın özgürlüğüne, halkın haber alma hakkına ve mesleğimize yönelik bu ağır saldırılar asla kabul edilemez!” derken Gazeteciler Cemiyeti, “Soru sormak, cevap hakkı tanımak gazeteciliğin temel ilkelerindendir. İfade özgürlüğüne yönelik bu baskılara karşı durmak her gazetecinin ödevidir! Susmayacağız, sinmeyeceğiz ve dayanışmayı büyüteceğiz” şeklinde açıklama yaptı. KESK Haber-Sen açıklamasında da, “Otoriter rejim kendini tahkim etmek için herkese korkuyu yaymaya çalışıyor” denildi. Basın Konseyi de, tepkisini, “Basın toplantısı düzenleyerek yargı mensuplarını eleştirmek suç olmadığı gibi basın toplantısında söylenenleri haberleştirmek de suç değildir” ifadeleriyle gösterdi (28-29-30 Ocak).
Yayın yasağına tepkiler: Bolu 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin, Bolu Kartalkaya Grand Kartal Otel’de yaşanan ve onlarca kişinin ölümüne yol açan yangınla ilgili haber, röportaj, eleştiri vd. benzeri yayınlara yayın yasağı getirmesi ve RTÜK Başkanının “uyarı”ları sert şekilde eleştirildi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, “Bolu Kartalkaya Grand Kartal Otel’de yaşanan yangında ihmal ve denetimsizlik gibi durum ve iddialara dair yapıcı çok boyutlu sorgulama gazetecinin sorumluluğundadır. Adli soruşturmayla gazetecilik askıya alınamaz. Bu nedenle, haber, röportaj, eleştiriye yasak hukuka aykırıdır!” sözleriyle tepkisini dile getirdi (21 Ocak).
TGS’den Siber Güvenlik Kanunu teklifi için uyarı: TGS, TBMM’ye 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününde sunulan Siber Güvenlik Kanunu teklifinde gazeteciliği hedef alan sorunlu boyutlar bulunduğunu bildirdi. Sektörü uyaran TGS, “Düzenleme hazırlığı, gazetecilerin veri güvenliğini ve haber kaynaklarının gizliliğini de tehdit edebilecek niteliktedir… Gazeteciliği ve halkın haber alma hakkını hedefe koyan bu düzenlemeyi kabul etmiyoruz. Gazetecileri düşman; gazeteciliği suç olarak gören bu anlayışın karşısındayız” dedi (16 Ocak).
İzmir’de Dilek Gappi’den “basın kartları” ve “örgütlülük” uyarısı: İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Dilek Gappi, İzmir Ticaret Odası’nın (İZTO) 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü etkinliği olarak gerçekleştirdiği “İzmir’de Medya Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri” başlıklı toplantısında yaptığı açılış konuşmasında “Basın hürdür sansür edilemez” sözünün artık tarihin tozlu raflarında kaldığını belirterek uyardı; “Basını artık merkezi-yerel tüm iktidar erkleri sansür ediyor. Göreve geldiğim günden bu yana Türkiye’deki yerel gazetelerin sayısı 4 yılda yarı yarıya azaldı. 4 binlerden 2 binlere düştü. Türkiye’de basın-iletişim sektöründe faaliyet gösteren 12 meslek örgütü olarak ortak hareket edildiğini belirterek, “İki konuyu çok önemsiyoruz. Basın kartlarını meslek örgütleri vermeli, örgütlülüğün önü kesinlikle açılmalı” dedi (13 Ocak).
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü mesajları: Gazeteciliği hedef alan yoğun saldırılara değinen gazeteciler meslek örgütlerinden TGC, “Ülkenin basın özgürlüğü karnesi ne kadar kötü olursa olsun basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki engellerin kalktığı, cezaevindeki gazetecilerin özgür kaldığı, haberin ve gazeteciliğin suç olarak görülmediği günlerde gazetecilik yapma umudumuzu koruyoruz” açıklaması yaptı. Cemiyet açıklamasında, gazetecilerin hem iktidar hem de bazı muhalefet partilerin hedef gösterdiği gazetecilere fiziksel saldırıların sürdüğü ve saldırganların da cezasızlıkla ödüllendirildiğini duyurdu. TGS de, 10 Ocak’ın artan işsizlik ve sektördeki güvencesizlik nedeniyle artık bir kutlama günü değil, mücadele günü olarak değerlendirildiğini ifade etti; “Her geçen yıl basın yayın sektöründe yaşanan olumsuzluklar, meslek büyüklerimizin 1961 ruhuyla yürüttüğü etkili mücadelenin bir benzerini dayatıyor bize” dedi. (10 Ocak).
RSF’den karikatüre baskılara tepki: RSF, Fransız haftalık Charlie Hebdo hiciv dergisinin editoryal kadrosunu 7 Ocak 2015’te kısmen yok eden terör saldırısından 10 yıl sonra, dünyada karikatür haklarına yönelik baskıları kınayan bir açıklama yaptı. Çalışmaları nedeniyle öldürülen gazeteci ve karikatüristleri saygıyla anan RSF, Türkiye’de karikatüre yönelik kısıtlamalar konusunda örnekler verdi; Cumhuriyet gazetesi davası kapsamında toplam 14 ay hapis yattıktan sonra halen adli kontrol altında tutulan karikatürist Musa Kart, Leman dergisi için çizdiği karikatür nedeniyle “müstehcenlik” suçlamasıyla yargılanan Çizer Zehra Ömeroğlu ve “Cumhurbaşkanına hakaret”ten gıyaplarından yargılanan Charlie Hebdo dergisinin dört çalışanına da atıf yaptı (7 Ocak).
Dayanışma
Yılın ilk üç ayında gazeteciler ve kamuoyu, çeşitli suikast ve saldırılar sonucu yaşamını yitiren Evrensel muhabiri Metin Göktepe, Agos Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, Milliyet Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi’yi de andı. Aynı dönemde örgütler, yargılanan çok sayıda meslektaşlarının davasını da dayanışma için izledi.
Halk TV yalnız değildi: İBB Ekrem İmamoğlu’nun adını açıkladığı bilirkişiyle yapılan görüşmenin Halk TV’de yayınlanması ile ilgili tutuklu genel yayın yönetmeni Suat Toktaş dahil beş gazetecinin İstanbul 54. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davayı, çok sayıda meslektaşın yanı sıra, basın örgütü temsilcileri, CHP Genel Başkan Yardımcıları Burhanettin Bulut, Gökan Zeybek, Gökçe Gökçen ile milletvekilleri Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu, Utku Çakırözer, SOL Parti MYK Üyesi Alper Taş, TİP Milletvekili Ahmet Şık, TBB Başkanı Erinç Sağkan ve hukukçular da izledi (4 Mart).
Abdi İpekçi anıldı: 1 Şubat 1979’da Maçka’daki evinin önünde düzenlenen suikast sonucu katledilen TGC önceki Başkan Vekili, Milliyet Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi, ölümünün 46. yılında anıldı. TGC, İpekçi’yi andığı tören dolayısıyla yaptığı açıklamada, “İktidar ve muhalefet partilerine gazetecilerin can ve iş güvenliğinin sağlanması, haksız, hukuksuz gözaltı-tutukluluk kararlarından vazgeçilmesi için çağrı yapıyoruz. Gazeteci cinayetlerinin, gazetecilere yönelik saldırıların demokrasi ve siyaset ayıbı olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Abdi İpekçi’yi sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz” dedi. RSF de gazeteciyi andığı açıklamasında, gazeteci katilinin televizyon kanalında kahraman gibi boy göstermesinden rahatsızlık duyulduğunu açıkladı (1 Şubat).
Baskılara kınama, Toktaş için toplu çağrı: Beş gazetecilik ve ifade özgürlüğü kuruluşu, Halk TV’ye yönelik 28 Ocak’ta girişilen operasyonu ortak basın toplantısıyla eleştirdi; Halk TV genel yayın yönetmeni Suat Toktaş’ın serbest bırakılmasını talep etti. “Basın Özgürlüğüne ve Gazeteciye Dokunma!” başlığıyla TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen ve Moderatörlüğünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş’in yaptığı toplantıda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti adına Başkan Vahap Munyar, Türkiye Gazeteciler Sendikası adına Genel Başkan Gökhan Durmuş, Türkiye Yayıncılar Birliği adına Başkan Kenan Kocatürk, PEN Yazarlar Derneği adına Başkan Zeynep Oral, Türkiye Yazarlar Sendikası adına 2. Başkan Mustafa Köz konuştu. Toplantıda, toplumu sarsan her olayda gazetecilere, yazarlara yönelik uygulanan haksız, hukuksuz gözaltı ve tutukluluk kararlarına itiraz edildi. Anayasal güvence altında olması gereken basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması için TBMM’ye çağrı yapıldı (30 Ocak).
14 örgütten ortak “10 Ocak” duruşu: 14 basın meslek örgütü, “10 Ocak’ı dayanışmayla karşılıyoruz” mesajıyla Ankara Mülkiyeliler Birliği’nde ortak basın açıklaması gerçekleştirdi. Ortak açıklamayı okuyan Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Kıvanç El, “Basın meslek örgütleri olarak dayanışmayı arttırarak basın ve ifade özgürlüğü için mücadelemizi her alanda büyütmenin zamanıdır. Gazeteciliğin siyaset ve sermaye tarafından kıskaca alındığı günümüzde ifade özgürlüğüne ve özlük haklarımıza dönük tehditleri dün olduğu gibi bugün de ancak örgütlenerek, dayanışmayla aşabiliriz” dedi. Medya Dayanışma Platformu, 6 Aralık’ta açıklanan “Gazetecilik Hak ve Özgürlük Deklarasyonu”nun videolu tanıtım kampanyasını da başlattı. Kampanya kapsamında, deklarasyon metnindeki taleplerle ilgili bölümleri deneyimli gazeteciler seslendiriyor. Açıklamada Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği, DİSK Basın-İş, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti, Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası temsil edildi (10 Ocak).
Dink davasındaydılar: 19 Ocak’ta kitlesel şekilde anılan Agos Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 2007’de katledilmesiyle ilgili 7’si tutuklu 15 kamu görevlisinin yeniden yargılandığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davayı RSF’den Erol Önderoğlu, CPJ’den Özgür Öğret ve Hrant’ın Arkadaşları girişiminden gazeteci yazar Nevzat Onaran da izledi (10 Ocak).
Metin Göktepe unutulmadı: Haber takibi için gittiği İstanbul Alibeyköy’de polislerce gözaltına alınıp Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda öldürülen Evrensel muhabiri Metin Göktepe, cinayetin 29’uncu yılında İstanbul Esenler’deki Kemer Mezarlığı’nda anıldı. Anmaya Evrensel Gazetesi genel yayın yönetmeni Hakkı Özdal, Metin Göktepe’nin ailesi, TGS İstanbul Şube Yöneticisi Ferhat Yaşar, Cumartesi İnsanları, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Aslan, EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, DEM Parti İstanbul İl Eş Başkanı Gonca Yangöz, DİSK/Gıda-İş Başkanı Olcay Özak, DİSK Basın-İş, TİP Milletvekili Ahmet Şık, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Ergin, Divriği Kültür Derneği, Çipil Köyü Derneği ve çok sayıda gazeteci katıldı. Anmada, “Özgür basın susmadı susmayacak”, “Metin Göktepe ölümsüzdür” ve “İnadına hepimiz birer Metin’iz” sloganları atıldı. Ayrıca TGC, RSF ve TGS gibi çok sayıda gazetecilik meslek kuruluşu, Metin Göktepe’yi açıklamalarla da andı. TGC açıklamasında, “Gazetecilere saldıranlar cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Evrensel ilkelerle mesleğini yapan her gazeteci baskıyla, işsizlikle tehdit ediliyor. Ancak tüm olumsuzluklara rağmen basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Hak haberciliğin simgesi Metin Göktepe’yi sevgi ve saygıyla anıyoruz. Onu hiç unutmayacağız ve unutturmayacağız” denildi. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “Gazeteciler hâlâ Metin gibi gerçeklerin peşinden koşmaya devam ediyor. Halkın haber alma hakkı için mücadele ediyor” dedi. RSF’den Erol Önderoğlu da, “birçok muhabir ve araştırmacı gazetecinin alandan gerçeğe ulaşmak için tutuklanma, yargılanma ve şiddetle karşılaşma riski altında yaşadığını net olarak görüyoruz. 29 yıl önce ailesinden, sevdiklerinden ve varlığını adadığı medyadan koparılan Metin Göktepe hem baskılara direnmeyi hem de gazeteciliğin özünü oluşturagelen halka gerçeği taşıma misyonunu en temiz anlamda simgeliyor” şeklinde açıklama yaptı (7-8 Ocak).
İşten çıkarmalar/ayrılmalar
Son üç ayda Şule Aydın, Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Timur Soykan ve Barış Terkoğlu, Halk TV’nin YouTube hesabında Rasim Ozan Kütahyalı ile söyleşi yapılmasının ardından kanalları aralarında doğan editoryal anlaşmazlığın sonunda Kayda Geçsin ekibi olarak Halk TV’den ayrıldı.
Halk TV’de “Kütahyalı” tepki ve altı istifa: Halk TV’nin YouTube hesabında Rasim Ozan Kütahyalı ile söyleşi yapılması Halk TV programcılarınca tepkiyle karşılandı. Gazeteciler Timur Soykan, Murat Ağırel ve Barış Pehlivan’ın da aralarında olduğu Halk TV programcıları Kütahyalı ile yapılan yayını eleştirdi. Kütahyalı geçmişte “FETÖ’yü ve hak ihlallerini meşrulaştırmak için” gazeteciliği çiğnemekle eleştirilirken halktv.com.tr sitesi yazarı Serpil Yılmaz, “Halk TV bulunmak istediğim noktanın uzağına düştü: Rasim Ozan Kütahyalı’yla… Sevgili mesai arkadaşlarıma tüm emekleri için teşekkür ederim. Sağlıcakla…” ifadeleriyle istifa ettiğini açıkladı. Ardından da Şule Aydın, Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Timur Soykan ve Barış Terkoğlu Kayda Geçsin ekibi olarak görev yaptıkları Halk TV’den ayrılarak YouTube üzerinden faaliyet yürütmeye karar verdi (11 Mart).
(EÖ/VC)