Benden daha çok okumuş olduğunu, benden daha iyi türkü söylediğini, benden daha iyi enstrüman çaldığını, benden daha iyi yazdığını, benden daha iyi espri yaptığını, benden daha zeki olduğunu, ezcümle benden daha çok olduğunu bilerek yaşadım.
Neredeyse 30 yıl olmuş.
İlk başlarda, bizim hemşehrilikten tanıştığımızı, sen sinemaya başladıktan sonra da meslektaş olduğumuz için tanıştığımızı sananlara pek ses çıkarmıyordum. Bizi tanıştırmaya kalkan, senin bile daha yeni tanışmış olduğun insanlar ortaya çıkınca bozulmuyor değildim ne yalan söyleyeyim. Ama kızmaya bile başladım sonra; onca yıldır tanıdığım, bunca iş yaptığım insanlar, benim yanımda senin 40 yıllık dostunmuşcasına davrandıklarında. Hatta belki de kıskandım. Evet kıskandım galiba. Gerçi kimi kıskanacaktım ki seni kıskanmayıp da...
Ağabeyliğini hiç eksik etmedin; elini hep yakında bir yerde hissettim sen hiç belli etmemeye çalışsan da. Hem bir ağabeyim olsun istiyordum hem de ağabeylik taslamak. Bundandır belki de yıllarca ablalarımı kız kardeşim diye tanıştırmam sağda solda.
Büyüyemedim herhalde hâlâ. Büyümek nasıl bir şey acaba? Aktif siyasete karar verdiğimde sıkıca öğütledin beni ama bir o kadar da yüreklendirdin. Ne de olsa sen benden önce girmiştin. Artık ayrı partilerin insanlarıydık. Gerçi düşlerimiz pek de ayrı sayılmazdı, her konuda aynı fikirde olmasak da. Özgür bir Türkiye istiyorduk; adil, eşitlikçi, insanını ayırmadan seven, sevdiği kadar da sayan. Hepi topu buydu özünde. Ama şimdi bakıyorum da kimler kimlerle beraber seninle aynı düşleri kuruyormuş meğer. Kimin gelirdi aklına!
Sadece siyasete girerken değildi yüreklendirmen. Ne yapacağını bilmez halde beklerken defalarca hastane koridorlarında, sen yine yüreklendirme aşısı vurma peşindeydin bana. Hastane koridorlarında seninle birlikte biz onu bekledik, o da kaç gün seni bekledi benimle koridorlarda. Hatta ondan rol çaldığını bile düşünüyor şimdi; benden duymuş olma. Ama senin gibi yüreklendiremiyor insanı, bu da kalsın aramızda.
Hastaneye getirilişinden ne kadar sonra geldiğimi hatırlamıyorum. Hiçbir şey söylemedim; hiçbir şey yazmadım o andan bu ana. Sorsam buna da bir cevabın olurdu muhtemelen bir kıssayla. Bir damla gözyaşı akıtmamış olmamın da bir sebebi vardır mutlaka.
Ama… Buraya kadarmış... Bak.. Şimdi akmaya başladı…
Parmaklarımın ucundan bunca yılın hatırasına…
(BS/Mİ)