Serra Bucak: "Bu 8 Mart, toplumsal barış ile taçlansın"

Nüfusun yarısını oluşturan kadınların geri bırakıldığı alanlardan biri de yerel yönetimler. Güvenli sokaklar, kreşler, sığınma evleri ve kadınların sosyalleşebilecekleri alanlar için en önemli zemin, yerel yönetimler.
DEM Partili belediyeler 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen seçimlerde kazanılan 75 belediyenin 73’ünde kadınlar eşit söze sahip oldu.
Bu şehirlerden biri olan Diyarbakır’da yoksullukla mücadele eden kadınların en büyük sorunlarından biri de şiddet.
Göreve geldiği gün “kadın alanlarını yeniden inşa edeceğiz” diyen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) Eş Başkanı Serra Bucak ile kadın çalışmalarını, şiddetle mücadeleyi ve projeleri konuştuk.
Belediye personelinden yerele değişim
8 Nisan’da bir yılınız dolacak. Kadın politikaları açısından nasıl bir sistem inşa ettiniz?
İçerde ve dışarda güçlenmek için bir yol koyduk önümüze. İlk olarak belediyede çalışan emekçi yapımızı güçlendirdik. Eskiden bizimle bu alanda çalışan ve 8 yıllık kayyım sürecinde işsiz kalanlar arkadaşlarımız vardı. Mahkemeyi kazananların bir kısmı işe dönebildi.
Hemen Kadın Politikaları Daire Başkanlığı’mızı ve üç temel müdürlüğü kurduk. Eğitim, farkındalık ve kapasite geliştirme. Buralarda istihdam, ekonomi ve kadına yönelik şiddetle mücadele için epey çalıştık. Önce içeride dönüşüme gitmek istedik, dilimizi ve düşünce biçimimizi değiştirmek ve düzeltmek için çabaladık.
Dışa dönük olarak en acil ihtiyaç olan 'Kadın Yaşam Evleri’mizi açtık. Talepler üzerine atölyeleri güncelledik mesela öz savunma kursları açıldı. Yani aslında eskiyle yeni buluşturduk. Yine kadına yönelik farkındalık, cins bilinci, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini değerlendiren, ele alan eğitimler, farkındalık çalışmaları yürütüldü.
Bir pilot yer seçip oraya yoğunlaşarak alandaki sahadaki temel ihtiyaçları görmek istedik. Ve Benusen’de yaşayan 390 haneden kadınlara yönelik saha çalışması yaptık. Gördük ki en temel ihtiyaç yoksulluğun getirdiği şeyler. Mesela Benusen'de kadın toplantıları yaptık. 'Kadınlar ne istiyor?' dedik, gıda desteği ve ulaşımın büyük sıkıntı olduğunu gördük. Dağkapı ve hastaneler için hem sefer arttırdık hem de ücretsiz sefer koyduk.

Kadınların genç kızlarıyla birlikte, regl bezlerini kaynatarak, yıkayarak yeniden kullandıklarını fark etti arkadaşlar. Bunun için bir pet atölyesi açıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin böyle bir çalışması var. O deneyimi burada gerçekleştirmek istedik.
Mesleki kurslara kafa yorduk. Onları da yakın zamanda hayata geçireceğiz. Bir iki mesleki kurs daha açmak istiyoruz kadınlar için tesisat, klima yani teknik alanda. Kadına yönelik bir takım toplumsal cinsiyet rolleri var ya onu da meslek üzerinden de biraz değerlendirmek, farklı alanlara yönlendirmek için.
Ve 25 kadın arkadaşın belediye otobüsü için ehliyet eğitimi oldu. Bir an evvel kadın şoförleri sahada görmek istiyoruz. 8 Mart'ın bitimi ile birlikte 45 yeni otobüsümüz gelecek. Hem de kadın şoförlerimiz olacak.
"Sözümüz bitmedi"
25 Kasım’da bir start verildi. 3 aylık raporun dışında belediye olarak şiddetle mücadele çerçevesi çizdiniz bize ondan bahseder misiniz?
Bizler Kayyım sürecinde kadına yönelik şiddetin arttığını gözlemledik. Bununla mücadele için kadın yaşam, dayanışma ve danışma merkezleri açmayı hedefledik. Çünkü kadının yaşayabilmesi için dayanışmanın ve danışmanın olduğu alanlara ihtiyacı olduğunu öğrendik.
25 Kasım'da DEM Partili belediyeler olarak bir deklarasyon hazırladık ve burada ‘Sözümüz bitmedi, şiddeti hep birlikte durduracağız’ dedik. Bilirsiniz kaybedilen her kadın ve çocuğun ardından ‘Sözün bittiği yerdeyiz’ denilir. Biz de ‘Sözümüzün bitmediğini’ hatırlatmak ve bunu tersine çevirmek istedik.

Sözümüz bitmedi. Kadınlar, mücadelesini büyüterek, şiddete ve kadın katliamlarına karşı mücadelesini güçlendirerek böyle bir kampanyanın startını verdi. Bunun yerellerdeki politikasını da belediyeler oluşturacak dedik. Ve 3 aylık bir rapor sunduk kamuoyuna.
Çeşitli kentlerimizde, ilçelerimizde ve büyük şehirlerimizde bu kampanyanın da politikalarını ve yansımasını, yereldeki sahadaki yansımasını görmekteyiz.
Birçok ihtiyacı tespit ettik, kimilerine çözüm olmak için adım attık, kimileri ne yazık ki yine atanan Kayyımlar yüzünden açamadık. Bakın, çok önemli bir örnek vermek istiyorum. Van Büyükşehir Belediyesi, Kadın Sığınma Evi’nin bütün altyapısını hazırlamıştı. Bütün mevzuatını ve prosedürünü bitirmişti. Sadece bir oyalama taktiği ile resmi kâğıtların gidiş gelişleri, evrakları böyle bir durdurma yöntemi ile kayyım atanana kadar getirdiler ve o sığınma evi açılamadı.
DİKASUM, Alo Şiddet Hattı, Mor Alan ve İlk Adım Birimi
Diyarbakır’da birçok yenilikçi ve özgün çalışma hedeflediniz. Bunları anlatır mısınız?
Diyarbakır'da da aslında çok yol kat ettik hep birlikte bütün ilçe belediyelerimiz ve büyükşehir olarak. Hem anlayış olarak hem bir sistemin oturması açısından hem de somut sahada bunların görülmesi için çabaladık.
Mesela bizler ‘Kadın Mola Evleri’ni de bu amaçla açtık. Daha küçük ilçelerimizde köyden ilçeye gelen ve günlük işlerini halletmek isteyen kadınlar için özgün alanlar olsun istedik.
8 yıl aradan sonra Diyarbakır Kadın Sorunlarını Araştırma Merkezi (DİKASUM) açıldı. 2000'li yılların başında kadına yönelik şiddetle mücadele ve saha çalışmalarının başladığı, aslında birçok adımın ilk başladığı bir yerdi.
Biliyorsunuz bir sığınma evimiz var. Ama biz 8 Mart sonrası Alo Şiddet Hattı’mızı açacağız. Onun alt yapısını oluşturduk, kurduk. Ve hemen ardından İlk Adım İstasyonu’nu kuracağız çünkü o çok önemli.
‘Alo Şiddet Hattı’ herhangi bir şeyde hemen alarma geçecek ve yönlendirme yapacak. Nereye yönlendirecek işte İlk Adım İstasyonu’na.
Bilgi İşlem Dairemiz ve Kadın Dairemiz birlikte çalışıyor. Ve ‘Mor Buton’a benzer olan ‘Mor alan’ uygulamasını hayata geçirecek. Bu uygulamada kadına yönelik şiddeti bildirmekten tutalım da farklı özgün ihtiyaçlara kadar hepsini bu uygulama üzerinden yapabilecek. Hem web sitesinden hem de mobil uygulama üzerinden kayıtta oluşturabilecek.
DBB, Birleşmiş Milletler ve UCLG ile aynı toplanıda
Uluslararası iş birlikleri açısından belediyenizin yer aldığı çalışmalar var mı?
Birçok işbirliğimiz var ve bunları büyütmek için çok çabalıyoruz.
İçerisinde bulunmaktan mutluluk duyduğumuz iki önemli gelişmeyi sizler aracılığıyla duyuralım. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun Türkiye Belediyeler Birliği ile birlikte sürdürdüğü 'Kadın Dostu Belediyeler' çalışması var. Türkiye’deki 25 belediye arasında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi de var.
Kadın politikaları, kadın çalışmalarına dair bu da yine bir rehber olacak bize ve oranın önümüze koymuş olduğu fikirler, ihtiyaçlar, çalışmalar, kapasite geliştirme, eğitim ve benzeri başlıklara dair yoğun bir çalışma sürecine gireceğiz. Bu da bizim açımızdan önemli ve prestijli de bir şey.

Bir diğeri de 13-14 Mart'ta Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya Teşkilatı (UCLG) öncülüğünde Birleşmiş Milletler temsilcilerinin bir araya geldiği ve ‘yerelde cinsiyet eşitliği eylem planlarının konuşulduğu’ bir toplantıya davet edildik. Ayrıca, 2030 gündeminin ve Birleşmiş Milletler Gelecek Paktı'nın uygulanmasına dair yerellerde nasıl bir eylem planı ortaya çıkacak tartışmalarının da sürdürüleceği toplantıda, bizlerinde bir konuşması olacak.
Bu konuşma DBB, adına yerelde sürdürülebilir kalkınma, eğitim, sağlık ve erişimi sınırlayan şiddet ve ayrımcılık, kadına yönelik ötekileştirme, yine toplumsal cinsiyet eşitliği başlıklarının yanı sıra; 2030 planında biz DBB ve DEM Partili belediyeler olarak kadın politikamız, kadın sistemimiz nedir? ‘Kürt kadın hareketinin, kadın sistemi ve yerellerde kurmak istediği kadın politikaları nedir’ konularını merkeze aldığımız konuşma olacak.
Bu da aslında bir yıllık çalışmalarımızın aslında hem yerel, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde yer bulduğunu, yansımasının olduğunu ve bunun da geri dönüşlerinin olduğunu gösteren çok önemli iki gelişme.
Kadın çalışmaları katılımcı ve kapsayıcı
Şehirdeki birçok kadın kurumu ile doğrudan temas halindesiniz belediyenin meclisleri dışında Kent Platformu da kuruldu. Birçok toplantınız halka açık oldu. Katılımcı bir politika yürütmek sizce neden önemli?
Aslında biz bayağı bir hareketli bir süreç yaşadık. Tam da ifade ettiğiniz gibi aslında çok da katılımcı bir süreç. Yani kıymeti de katılımcı ve kapsayıcı oluşunda.
Yerellerde sivil toplum, kadın alanında özgün çalışan ya da karma çalışıp kadın yönetimleri ve alanları olan, kadın meclisleri olan herkesle sürekli bir araya geldik.
Atılacak her adım için, yerelde kadın alanında çalışanları, inisiyatifleri, dernekleri, bireyleri ve siz gazetecileri dinledik. Eğer bir araya gelmezsek, dinlemezsek belediyenin dört duvarı arasında sıkışmış ve tepeden inen politikalar ürer diye düşündük.
Bu arada belediyenin içerisinde de kadın meclisimizi kurduk. Kadın özgün alanlarımızı böyle kurarak ilerliyoruz ve çok güzel çalışmalar oldu. Bizim bine yakın kadın çalışanımız var. Yani bu çok kıymetli bir dinamik. Çok da iş çıkarabilecek bir dinamik.
Kent konseyimiz var ve onlar direkt olarak mahallelerden, talepleri, ihtiyaçları aktarıyor bizimle yol yürüyor ve politika üretiyor. Bu da bizleri sürekli ve sürekli katılımcı bir yönetimin ne kadar değerli olduğuna şahit ediyor. Yani aslında bu katılımcılığı kadın mücadelesine benzetebiliriz. Her bir kurumun çalışma alanı farklı olsa da kesişimsellik ilkesiyle dayanışıyor, değişiyor ve politika kuruyor. Biz belediyemizi bu yüzden kadın dayanışmasına benzetiyoruz.

Toplumsal barış kadınsız olmaz
Yarın 8 Mart, buradan kadınlara ne söylemek istersiniz?
Öncelikle barış ve kadın mücadelesi veren bütün mahpusları selamlamak istiyorum. Onlara olan barış ve adalet sözümüzü unutmadık. Biz kadınlar savaşı ve şiddeti bitireceğiz. Sözümüz bitmedi.
Biz bu 8 Mart'a kadınlar olarak her zamankinden daha fazla ve farklı bir anlam yüklüyoruz. Çünkü 27 Şubat'ta, Sayın Öcalan'ın İmralı'dan bu ülkenin 100 yıllık sorununu çözecek önemli bir barış çağrısı yaptı.
Önemli bir barış inşası, demokratik toplum inşası ve başta Kürt sorunu olmak üzere insan hakları, eşitsizlikler, adaletsizlikler ve kadına yönelik şiddet çözülebileceği bir demokratikleşme çağrısı yapıldı.
Bu sebeple diyoruz ki yarın aynı zamanda barış çağrının toplumsallaşması, toplumsal barışın inşası ve burada kadının rolünün ne kadar önemli olduğunu göstereceğimiz ilk 8 Mart. O sebeple 8 Mart'ın bizim için böyle bir önemi ve anlamı var. Bunun bilinciyle, bunun sorumluluğuyla, her zamankinden daha farklı bir 8 Mart olacak.
Yarın saat 11.00'de İstasyon Meydanı’nda olacağız. Bütün kadınlara çağrımızdır; bu barışın, tarihi çağrının vücut bulabilmesi için kadın öncülüğünde gelişebilmesi için Amedli ve bölgede yaşayan bütün kadınları bu mitinge davet ediyoruz. Aynı zamandaki Türkiye'deki her kadına çağrımızdır gelin bu 8 Mart'ı toplumsal barış ile taçlandıralım. Bütün kadınların 8 Mart'ını kutlar, mücadelelerini selamlarım.
(ED/Mİ)
Salih Müslim: Anlaşma gerçekten uygulanırsa yeni bir Suriye şekillenecek

Fotoğraflarla Diyarbakır'da 8 Mart
Diyarbakır'da 8 Mart: "TJA yasaklanamaz"

Sevda Karaca: İşçi kadınlar için hâlâ en güvenli yer mücadele!

Diyarbakır, sekiz yıl sonra kayyımsız bir 8 Mart kutlayacak
