Saldırganlar Kendilerine Ülkücü Süsü Veriyor
Bu görüşmelerden ve Başbakan'ın "Kürt Sorununun varlığını kabul ediyoruz" açıklamalarından rahatsız olan ve şiddetle eleştirenler arasında MHP de var.
Ülkücü camiadan gelerek, bir dönem MHP Genel Başkan Yardımcılığı ve basın sözcülüğü görevlerini üstlenen Şevket Bülent Yahnici'yle, yükselen milliyetçilik ve linç girişimlerini konuştuk
Artık politika dışında olduğunu belirten Yahnici kötümser. "İş işten geçti" diye düşünüyor. Ancak asıl önemli gözlemi çatışmalarda Kurt işaretleri ve saldırgan milliyetçi söylemlerle öne çıkanlara ilişkin: "Kendisine ülkücü süsü verenler var" diyor Yahnici. "Bunlar provokatör ve devletin bunları yakalaması gerekirdi."
Yahnici'nin Ayşe Durukan'ın sorularına verdiği yanıtlar "demokrasi"nin tıkanmışlığına bağladığı köklü bir karamsarlığı ve "iktidar oyunu" dışına itilmişlik duygusunu yansıtıyor.
Linç olayları ve yükselen milliyetçilik hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hiçbir şey düşünmüyorum. Zamanında düşüncelerimizi söyledik. Havada asılı kaldı. Bizim söylediklerimizle düşündüklerimiz birer birer ortaya konuyor, gerçekleşiyor. Biz de kahrımızdan susuyoruz.
Bir uzlaşma, barış ortamı sağlanamaz mı?
Bu saatten sonra ne yapılırsa fayda etmez. Barışçıl davranmak değil, öncelikli olarak problemin ne olduğunu anlamak ve takdir etmek gerek. Problemin ne olduğu konusunda entelektüel çevrelerle aynı düşünmüyoruz. Entelektüellerin getirdiği sorumsuz nokta budur.
Çözüm adına düşünceleri bizim düşüncelerimizle farklı olan kişilerle , AKP iktidarı bir araya gelmiştir. Sevr paranoyası diyerek sonunda bizleri de Sevr'in kendisiyle karşı karşıya getirmişlerdir. Yakında Lozan'dan özür dileyeceğiz. Sorumluluk hem kendisine entelektüel diyenlerin hem de AKP iktidarınındır.
Başbakan Erdoğan'ın aydınlarla görüşmesinin mi linç olaylarını kışkırttığını düşünüyorsunuz?
Şimdi Türkiye'de "terör sorunu", "Kürt sorunu" diye iki ayrı tez var. İktidarın paylaştığı da terörün ayrı Kürt sorununun ayrı olduğu. Ayrı değildir. Kürt sorunu, terörün sebebidir. Bunlara başka bir şekilde anlatmak imkanı yoktur. Kürt aydınlarının teröre karşı olduklarını söylemeleri de fark etmez. Terör bir metottur. Terörü getiren, tek hal çaresi olarak görülmesidir.
Bu linç olayları için "provokasyon" deniyor?
Devletin bu provokasyonu açığa çıkarması gerek. Trabzon ve Sakarya'da olayları kışkırttığı söylenen insanların fotoğrafları çıktı. Biz de Trabzon'da TAYAD'lılara yönelik linç girişimi olduğunda dedik ki, 'Trabzon ve Sakarya halkı bu kışkırtıcıları tanımıyor. Bu adamlar halkı tahrik ediyor'.
"Provokasyon" olduğu söylendi ve hala da öyle deniyor?
Devletin görevi, 'provokasyon var', açıklamalarını yapıp ve geri çekilmek olmamalıdır. Bu kişileri açıklamak olmalıdır. Bu kişilerin fotoğrafları gazetelerde, görüntüleri televizyonlarda çıktı. Devletin savcıları da provokatör olduğunu söyledi. Devlet hangisini sorguladı?
Devletin bir zaafı mı söz konusu? Sizce ne yapılmalıydı?"
Devlet yok ki. Nerede görülmüş devletin 'provokasyon' açıklaması yaptığı. Devlet suçluyu yakalar, yargılar. Acz içinde olmaz. Trabzon emniyet müdürlüğü basın toplantısı yapmalıydı. Failler yakalanmalıydı. Adam 'şunun için provokasyon yaptım' demeliydi. Trabzon emniyet müdürü bu adamı yakaladı mı? Bilmiyoruz. Bunlar kayıp değil ki. 70 milyon seyretti bu insanları. İfadelerine başvuruldu mu? Mersin'de de aynı durum söz konusu. Birkaç gün önce İstanbul'da camide oldu. Camideki olay içinde 'provokasyon yanı var', dendi. Devlet bu mudur? Benim dediğim bu işlere ciddi bakılmıyor.
Devlet "provokatör" değilse, linç olaylarını da "provokasyon" olarak niteliyorsa, peki kim bunlar?
Terör başımızın cezası. Ciddi bir şekilde çözümlenemeyeceğini düşünüyoruz. Daha da kötüye gidecektir. Kötüye gidişe taraf olanlardan birisi biz değiliz. Ama maalesef Türkiye'yi iç çatışmaya etnik çatışmaya bazı çevreler götürmektedir."
Kim bunlar?
Bu işi kendisine metot edinenler. Bunun karşısında bunu anlamayanlar var. Bunların karşılıklı birliktelikleri bu işi tırmanmıştır. Kendisine terörü metot edinen kişilerle, sorumsuz ve anlayışsız aydınlar var. AKP var. Bunlara AB'ye, kayıtsız şartsız teslimiyetçileri de katıyorum.
Aydınların terörü kışkırttığı sonucu çıkıyor sözlerinizden?
Aydınların tamamıyla ilgili araştırma yaptım.Aydınların içinde ODTÜ'de jandarmaya kurşun sıkanlar da var. Siz onlarla konuşursanız olacağı bu."
Öyle bakıldığında mecliste de bir dönem adı teröre bulaşmış isimler var?"
Bizim dönemimizde yok. Sonradan olmuşsa bilemem. Son 10 yıllık gelişmenin neresinde benim düşünceme sahip olan insanlar var. Trabzon'da provokasyon var dediler. Biz de 'Bu kişileri devlet yakalasın afişe etsin' dedik. Trabzon'da Adapazarı'nda kendisine ülkücü süsü verenler var. Bu adamlar yakalanmalıdır, dedik. TV'de görüntüleri ve çıktı. İfadeleri ilan edilmelidir dedik. 'Bu olayların altında ne vardır,' diye sorulduğu için söyledik."
Başbakanın aydınlarla görüşmesinin de mi teröre yol açtığı kanısındasınız?
Ortada bir terör var ve terörü yöntem seçenler. Bir de aciz, aptal unsurlar var. Aydınlarımız ve devlet bu aptallığı gösteriyor. Terörü metot olarak seçen unsurlarla terör konuşuyoruz. Bizde bir aydın aymazlığı var. Bir takım aydınlar bizleri kandırıyor: 'Bu işler böyle yapılır' diye. Olmuyor işte.
Hatırlayacaksınız, bizim hükümetin son sıralarında terör örgütünün İmralı'dan idare edildiği söyleyerek, ben suç duyurusunda bulunmuştum. Bugün aynı soruyu Talabani ülkenin Başbakanına soruyor: 'İmralı'daki adam size karşı mücadele yürütüyor,' diyor. Söylenecek hiçbir şey kalmamıştır Türkiye bir aydın hastalığıyla karşı karşıyadır
Barış, uzlaşı sağlanmak zorunda değil mi? Parlamentodaki tüm partiler, liderleri bir araya gelse barış için çağrı yapsa bu sağlanmaz mı?"
Hiçbir faydası olmaz. Siyasi partiler kendi partilerine ve tabanlarına hakim değiller. Tabanına hakim tek parti AKP'dir. Çünkü parlamento içi ve dışında muhalefeti yoktur. Tüm siyasi partiler dahil buna. CHP, MHP, ANAP, DYP'de dahil.
Çok kara bir tablo değil mi?
Türkiye'de demokrasi tıkanmıştır. Siyasi iktidarın alternatifi yoktur. Ana muhalefet partisinin bile alternatif olmadığı bir dönem yaşıyoruz. İktidar alternatifi bile olmayı beceremeyen siyasi partilerin olduğu Türkiye'de, demokrasiden söz edilemez. (AD/EK)