Önder: Herkesi telaş etmeden acele etmeye davet ediyorum

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili ve PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmeleri sürdüren İmralı Heyeti’nde yer alan Sırrı Süreyya Önder, dün akşam (3 Mart) Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtladı.
Çağrı metni ve Öcalan’la görüşmelerine dair Ersoy’a konuşan Önder'in açıklamalarından satır başları şöyle:
“11 yıl önce dile getirmiştim. Birinci çözüm süreci sarsıntıya uğramıştı. O zaman bu meselenin Devlet Bey'le çözüleceğini söylemiştim. Bu işte ciddiyet ve samimiyet iki altın anahtar. Yaptığınız iş büyük iş. Canlar söz konusu. Bir canın bütün dünya bir araya gelse giden canı geri getirmek mümkün değil. İkincisi zaman, taklidi yok. Akıp gider. Bıraktığı tahribat bir yanda. Böyle büyük işe kalkışanlar bununla doğru orantılı ciddiyet ve samimiyetin sahibi olmalılar. O anlamda bu lafı söyledim. Biraz da tanıdığım için Devlet Bey'i söyledim.
“Özellikle televizyonlarda vileda saplı herşeyi bilen insanlar çok komplo teorileri üretiyorlar. Bizim içinde olduğumuz hiçbir şeyde örtülü, gizli, saklı, pazarlıklı ne kendimize ne muhatabımıza yakıştırırım. Çünkü suç işlemiyoruz. Çok ulvi amaç için bir araya gelmişiz. Neyini gizleyececeğiz? Bir can bile söz konusu ise pazarlıktı, karşılığında şuydu, haya ederim öyle bir şeyin içinde olursam. Ne kendime ne evladıma ne arkadaşlarıma ne bu topluma hesabını veremem. Rutin güçlükler var. Türkiye'nin en büyük meselesinden bahsediyoruz. Sayın Öcalan'dan kiminle görüşmek ister meselesi iletildi. Pervin Hanım'la beni işaret etmişti.

İSTANBUL'DA TARİHİ ÇAĞRI
Öcalan: Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmeli
Öcalan: Zamanı verimli kullanmamız lazım
“2012'de yaklaşık 3 yıl kendisiyle beraber bir süreç yürüttük biz. Dolayısıyla tanıdığımız bir insan. Kapasitesini, hakimiyetini bildiğimiz insan. Bir görüşme ritüelimiz oluşmuştu. Normalde kendisi tokalaşır ve yer gösterir. Araya 10 yıl girmişti. Birbirimize sarıldık. Normalde böyle bir insan değildir, tokalaşır. Sarıldık, oturduk. Sağlığımı, cezaevi dönemimi ve arkadaşları sordu. Normalde biz bir aktarım yaparız. Dışarıda gelişmeleri anlatırız. Pervin Hanım başlar, sonra ben aktarırım. Sonra kendi fikirlerini söyler. Devlet yetkilileri de orada oturur. Zaman zaman sayıları değişir. Bu sefer bizi durdurdu. 'Zamanımızı verimli kullanmamız lazım, merak ettiğim, soracağım şeyler var, aktarım yapmak istediğiniz farkındayım, bu sefer sadece ben konuşayım, daha sonra onları aktarırsınız' dedi. Küçük müdahalelerin dışında mevzuya dahil olmadık. Mektubunda açıkladığı şeyin tarihsel, sosyolojik arka planını anlattı. Bunun tarihsel olarak niçin gerekli olduğunu, felsefi olarak zemininin ne olduğunu, tarihsel olarak nereye yaslandığını gerekçelendirerek sundu.
“Aslında Öcalan birinci çözüm sürecinde de bu noktadaydı. Oraya girersek uzun sürer. Bir yakınmamı söyleyeyim; insanlar çok vicdansızlar. Birinci sürecin akamete uğraması hakkında binbir türlü tezvirat; yani bunu bir anne de izliyor. Çatışmalı süreçler kalbimize, gözümüze ve kulağımıza hasar veriyor. Kalp nasır bağlıyor, göz görmez, kulak işitmez oluyor. Böyle bir zamandan geçtik.

TAM METİN
Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”
“Meclis’e gitmeyeyim”
“Sayın Bahçeli Meclis'te gelsin konuşsun, demişti. Sayın Öcalan dedi ki 'Onu çok zorluyorlar, onun işini güçleştirmeyelim, ben Meclis'e gelmeyeyim, orada siz varsınız, ben buradan konuşurum,' dedi. Bir talebi oldu mu? Hayır ve asla! Bu işin hiçbir şartı yok. Ön şart ya da sonrasında bir şart yok. Bunu bütün şerefimle söylüyorum. Ben de ömrünü bu işe vakfetmiş bir barış emekçisiyim. Bu uğurda toprağın altına giden insanlar, yıllarca zindanda kalan, aşını, işini sağlığını kaybedenler var. Memleketin hassasiyetinin hepsini aynı kantarda tartarsak. Kürtler de soruyor. Birlikte kuracağız bu barışı. Birbirimizin ufkuna bakacağız. Bunun başka yolu yok. Şerefim üzerine temin ediyorum ki, bu işin pazarlığı ya da şartı yok. Ben de bu lafı kolay kolay kullanmam. Yarın gök kubbe altında ayan olmayan hiçbir şey yok.
“Peki ne var? İşin gereklilikleri var. Bu adım atıldı. Bir bölümün sonucuydu çağrı metni. Çağrı bir şeyin başlangıcı gibi algılanıyor. Bir anlamda başlangıcı, bir anlamda bir kısmının bitimi. Bundan sonra teknik, altyapı, hukuki, siyasi birtakım enstrümanlara ihtiyaç var. Bunu devlet yetkilileri sayın Öcalan'la konuşmuşlardır. Bunlar da bu sürecin şartı değildir ama gereğidir. İlk aşama başarıyla tamamlandı. İlk aşama bu işin yüzde 50'sinden fazlasıdır. Kıymetli, stratejik, hayati olan en önemli kısmı burasıydı diyelim. Herkes bir irade beyanında bulundu. PKK, Sayın Öcalan, güç kuvvet veren ülkeler irade beyanında bulundu. Devlet, hükümet nasıl karşılayacağına dair irade beyanında bulundu. Bundan sonrası bu süreci birlikte örme zamanı. 'Ben bunu yaptım, sen de bunu yap' diye ortalıkta çağrı enflasyonu var. Bunu da konuşacağız.”
Demirtaş fotoğrafı
Yayında ayrıca, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, insan hakları savunucusu ve Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş ile Önder’in bu hafta çekilen bir fotoğrafı da ekrana yansıtıldı.
Önder, Başak Demirtaş’ın geçirdiği ağır operasyon nedeniyle Selahattin Demirtaş’a cezaevinden izin verildiği gün çekilen fotoğraf hakkında şunları söyledi:
“Sayın Bahçeli beni aradı, Sayın Demirtaş'ın eşinin yanına getirildiğini duymuş. Daha önce kendisi ameliyat olduğunda Sayın Demirtaş ona bir geçmiş olsun mesajı benim üzerimden iletmişti. Hem kendi geçmiş olsun hem de Selahattin Başkan'ın dileklerini kendisine iletmiştik. Çok mutlu oldu, çok teşekkür etti. Duyunca aradı, çok içten bir kısa sohbet geçti, şifa diledi Sayın Bahçeli. Selahattin Bey'e bir ihtiyaç olup olmadığını sorma asaletini gösterdi. Ben ve Pervin hanım, avukatlarla birlikte Başak hanımın sonuçları gelene kadar bekledik. Akşam 10 sularında Selahattin Bey'i tekrar cezaevine uğurladık. Bu insani boyutta.”

PKK ateşkes ilan etti
“Helallik isteyene dayanıksızım”
Toplumun tüm kesimlerinin yeni sürece katkı vermesini dilediğini söyleyen Önder, konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Ben sosyalist, demokrat bir insanım. Evren başka bir yere gidiyor. Ben zulmün dışında hiçbir şeye direnmem. Zulme ne kadar gücüm yetiyorsa o kadar itiraz ederim. Kimden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın. Ben helallik isteyene dayanıksızım. 'Bu da bana şunu yapmıştı' lafı aklımdan bile geçmez. Bir başkasına yapılan bu kadar cömert değilim. Kendi dairemde kimseye buğzum yok, şekvacı değilim. Anlamlandırdığımı düşünüyorum bu hayatı. Çok başka bir varoluş, muhayyel bir yerden gelmiyorum. Ana baba Türkmen bir ailenin evladı olarak burada yoldaşlık ve dayanışma nöbeti tuttum. O güne kadar iyi kötü okuyan, yazan, merak eden birisiyim.
“Kürt halkının en sıradan insanlarından en yaşlılarına kadar hepsine minnettarım. Hayatta öğrendiğim bilgilerin ve yaşamsal tecrübelerin birçoğunu onlara ve yoldaşlarıma borçluyum. Yarın emri hak vaki olursa gözüm açık gitmem. Zaman zaman dünya görüşümü zorlayan şeyler olduğunda tercihimi barıştan yana koydum. Karınca kararınca hakkım geçmişse anamın ak sütü gibi helal olsun. Bu sürece omuz veren şimdi dar yerlerde nahak yere kalan bütün yoldaşlarımı saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Tanış olalım, tanışmak iyi bir şeydir, bir sürü önyargıyı kırar. Gönülü gönüle indirirsen, aşamayacağın engel yok diye düşünüyorum. Herkesi daha cesur ve telaş etmeden acele etmeye davet ediyorum. Size de çok teşekkür ediyorum.” (TY)
