Tuğçe Yılmaz editörlüğündeki biamag’da bu hafta…
Nilüfer Oktay, Fransa’da yaşadığı tacizi ifşa oyuncu Adèle Haenel’in hak mücadelesini kaleme aldı: "Bana radikallikten söz ediyorlar ama ben haysiyetten söz ediyorum...”
Haden Öz, Sırrı Süreyya Önder’in ardından yazdı: “Giderayak Gezi’ye de uğradın, Taksim’i de açtın, cenaze namazını da devletin atadığı değil kendin seçtiğin hocaya kıldırdın.”
Sırrı Süreyya Önder'in 2011 yılında Özgür Gündem Gazetesi'nde yayımlanan “Gezme ceylan bu dağlarda…” yazısını yeniden yayımlıyoruz.
Evrim Kepenek, makbul kadınlıktan makbul anneliğe uzanan yolu kaleme aldı: “Her kadın anne olmak istemeyebilir, bunun milyon tane nedeni olabilir, bunu da topluma açıklama sorumluluğu yok.”
Filistinli bir annenin Uluslararası Af Örgütü’ne gönderdiği mektubu yayımlıyoruz: “Soykırım sırasında anne olmak; hiçbir şey yokken ailenizi korumak için her dakika, her saniye savaşmak demek.”
Vartan Halis Yıldırım, sanat ve yapay zekânın kesişimini ya da kopuşunu değerlendirdi: “Sanat ile toplumsal ve teknolojik gelişmeler arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Yapay zekâ bu konuda bir kestirme yol sunamaz; bu, büyük bir yanılgıdır.”
Lara Hancı Handzha, plastik kirliliğinin denizlere ve tüm canlılara nasıl etki ettiğini inceledi.
Vesime Itır Demir, Müze Gazhane'deki "Ortaya Karışık Ruh Halleri" sergisi üzerine yazdı.
Meral Sözen, “Engelliler Haftası”ndaki etkinlikler ve duyarlılıklar üzerine yazdı: “Anlayış, empati, yardım veya hoşgörü talep etmiyoruz. Kendimizi dayatacağız.”
Rosalino Levantino, Martín Seeger imzalı Nizam (El Canon) filmini yazdı.
Mîran Janbar ve Şeyhmus Diken, Laleş Çeliker’in “Dara Hêvîyê” Kürtçe romanı üzerine yazdı.
Sözüyle, yaşamıyla ve yazısıyla hafızamızda yer eden Sırrı Süreyya Önder’in anısına sevgiyle.
(TY)