Kömür Şehrinde Modern Mükellefiyet Dönemi
Zonguldaksporun peşinde
Şöyle bir dolaştım kömür kokulu şehrimde. Birlikte çalıştığım gazeteci dostlarla bir araya gelip, Bu Zonguldaka ne oldu?nun yanıtını almaya çalıştım. Ama onlar bu ara Zonguldakspora sahip çıkalım kampanyasıyla meşgul olduklarından Zonguldaklı madencinin bankaların tuzağına nasıl düştüğüne akıl yormayı bir süreliğine ertelemiş görünüyorlar.
Elbette, Zonguldaksporu kurtaralım. Bir başkan seçelim, Gündüz Tekin Onaylı, rahmetli Candan Tarhan hocalı günlerimize dönelim. Hani, o Trabzonsporla birlikte lige ilk çıktığı o görkemli günlere bir dönelim. Ama artık olası değil.
Her şeyden önce Zonguldaksporun mali kaynakları, Turgut Özalın başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde, gözden çıkarılan Zonguldak ve küçülen TTKyla (Türkiye Taşkömür Kurumu) birlikte kurumuş gitmiş. Tabii bir de GMİS(Genel Maden İşçileri Sendikası)nın efsanevi genel başkanı Şemsi Denizerin, Zonguldakspora işçilerden kesilen aidatı, Eğitim ve Spor Vakfına devretmesiyle.
. O tarihlerde Zonguldakta olmadığım için, Zonguldaklı gazetecilerin yalancısıyım ama Zonguldakspordaki çöküşün nedenini bir iki olaya bağlamam olası değil. Benim bildiğim bu çöküşün çok daha önceleri başlamıştı, işadamlarının, Zonguldaksporu desteklemekten vazgeçtiği zamanlarda
İşadamı-Sendika ve kömür işletmesi arasındaki çekişmeye şöyle bir bakıldığında, neler görülür, neler Zonguldakspor üzerinde oynanan oyunları, o eski tarihleri anımsadığımda, Zonguldakspordan önce Zonguldakı kurtaralım derim. Nasılsa o zaman herkes kurtulacaktır.
Asıl kurtulması gereken
Kurtarmaktan söz ettim de, son yıllarda madenciler üzerinde oynanan bir oyundan daha söz etmek gerek Ama önce bir iki, tahmini rakamlarla, banka-işletme arasındaki al gülüm, ver gülümün aritmetiğine bakalım.
2003 sayılarına göre 2 bin 253ü memur, 14 bin 062si işçi olmak üzere 16 bin 315e yakın ücretlinin çalıştığı Zonguldakta, emeklileri ve kömür işletmesi dışındaki resmi dairelerde çalışan memur ve işçileri de kattığınızda devasa bir rant çıkar ortaya.
Ama konumuz TTK çalışanları ve bankaya yatırılan maaşlar.
Maden işçileri ve işletmede çalışan memurlar, başlarda inanılmaz mutluydular bu durumdan. Üstüne üstlük bir de kredi kartı verip, bir maaş tutarında kredi açtığında, toplu sözleşme de yüzde 100 zam almış gibi sevindirik olmuşlardı. Her ay başında, kendilerine verilmiş bankamatik/kredi kartlarıyla, gece 24.00ü bir dakika ıskalamadan, bankamatiğin önünde alıyorlardı soluğu.
Buraya kadar her şey iyi hoş da, sorun kendisini çok sonraları göstermeye başlıyor. Maden işçilerinin kan ve can pahasına kazandıkları emeklerinin karşılığı meğer banka ve işletme arasında pazarlık konusu olmuşmuş o zamanlar. İki kamu bankası bu potansiyel müşteri topluluğunu kendilerine çekmek için, işletmeye hediye yarışına girişmişlermiş...
Söz konusu olan ciddi bir rakam. Her ay kesintisiz ve sürekli bir para akışı. Kim olsa TTKnın karar merciinde bulunanları, dizüstü / masaüstü bilgisayarlar, araba vs gibi ballı hediyelerle kandırma yolunu seçerdi. Bankalar da öyle yapıyorlar ve piyasa koşulları gereği yaptıkları ataklarla, bu ciddi işçi-memur potansiyelini müşteri portföylerine ekliyorlar.
Bunda da bir sakınca yokmuş gibi. Alan razı, veren razı.
Ama işin rengi, bir süre sonra değişiyor. Kredi kartlarını kullanmayı bilmeyen, ek kredi limitlerini ikramiye gibi algılayan maden işçileri düşüveriyor bankaların tuzağına. Maaş artı ek kredi kullanımı nedeniyle, ha babam, de babam faize çalışmaya başlıyorlar. Her ay başı faiz ve kesintiler nedeniyle kuşa dönen maaşlarını aldıkça, kredi kartına yüklenmeyi sürdürüyorlar. Bankalar bu durumdan hoşnut. Borcu tahsil edememe durumu diye bir sorunları yok. Madencinin maaşını onlar alıyor, uygun gördüğü bir miktarı madenciye geçin diye veriyor.
Şimdilerde durum daha da vahim.
Borç batağına saplanan maden işçileri-tüm Türkiye gibi-, kredi kartı tuzağından kurtulmanın yolu olarak, hükümetin bankalarla süren kredi kartı faiz pazarlığının sonucunu bekliyorlar. Bu pazarlığın da işçiler için olumlu sonuçlanacağı kuşkulu. Bankalar faizle gelen haksız ve tatlı paradan vazgeçmek niyetinde değiller. Bir iki puanlık faiz düşüşlerinin de maden işçilerini kurtarması söz konusu değil.
4 Ocak 1991de tarihinde madencilerin, Körfez Savaşı'nı bile gölgede bırakan 'Ankara Yürüyüşü'yle dünya gündeminin birinci sırasına oturan ve o yürüyüşün faturasını daha sonra madenlerin küçültülmesiyle ödemek zorunda kalan Zonguldakta o yılların sloganı, GMİS Genel Başkanı Şemsi Denizerin ağzından Hesap soracağız dı. Zonguldak, küçültülen kömür ve madenci kapasitesiyle, hükümetlerin hesap sorduğu-cezalandırdığı bir il durumunda bugün. Ve, yıllar yılı aslanın ağzından değil, ölümün ağzından ekmeklerini kazanan Zonguldak işçisi için ölüm eşittir banka faizlerinden başka bir şey değil.
Zonguldakta mükellefiyet dönemleri bitmek bilmiyor.
Birinci ve ikinci mükellefiyet döneminin yerini, bankaların modern mükellefiyet dönemi almış durumda. (AD/EK)