BİANET'E GELENLER - ŞUBAT 2025
İletişim Yayınları'ndan 10 yeni kitap okuyucuyla buluştu

letişim Yayınları'ndan bianet'e gelen 10 yeni kitabı sizlerle paylaşıyoruz.
Uğur Ümit Üngör, paramilitarizmi karşılaştırmalı ve kavramsal olarak ele aldığı bu çalışmasında, devletlerin paramilitarizm stratejilerine odaklanıyor, organize suçun bu kavrama ne kadar dahil olduğunu derinlemesine inceliyor. Silahlı grupların devlet adına sivillere karşı şiddet uyguladığı bu örgütleri tek bir coğrafyayla sınırlı tutmuyor, dünyanın dört bir yanından örneklerle, farklı paramiliter örgütlenmelere yer veriyor, böylece paramilitarizmin küresel ölçekteki yerini de gösteriyor. Kendi ordusu ve kolluk kuvvetleri olan devletlerin neden paramiliter örgütlere ihtiyaç duyduğu sorusunu masaya yatıran Üngör, paramiliter örgütlerin devlet adına iş görürken, aynı zamanda suç faaliyetlerine zemin yarattıklarına ve devleti içeriden bölme tehdidine de dikkat çekiyor.
Dr. Selim Ölçer’in Silvan’dan başlayıp, Ankara’da tıp fakültesi, Tatvan’da mecburi hizmet, yine Ankara’da Numune Hastanesi ve tabip odaları üzerinden, 2000 yılından beri Diyarbakır’da süren dopdolu hayat hikâyesi...
Özen B. Demir ve Onur Erden’in hazırladığı “Ne Kahramanlara Ne de Kahramanlığa İnanırım”, Dr. Selim Ölçer’in müstesna ve renkli kişiliğiyle okuru sahiden bir sohbet havasında tanıştırıyor. Dr. Şükrü Hatun’un ve 2019’da Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Dr. Selçuk Mızraklı’nın sunuşlarıyla.
İrfan Aktan, 1990’lı yıllardan itibaren baskılar ve yayla yasakları nedeniyle Adıyaman-Maraş-Gaziantep üçgenindeki topraklarını terk etmek zorunda kalan Mahkan aşiretine bağlı Kürtlerin Japonya’da karşılaştıkları zulme sert bir ışık tutuyor.

Japonya’nın seçilmiş Kürt kurbanları
Çapanoğulları, Yozgat havalisinin köklü ve büyük bir hanedan ve elit sülalesi. Popüler hafızada, Milli Mücadele dönemindeki Çapanoğlu İsyanı ile ve “altından Çapanoğlu çıkar” deyimiyle biliniyorlar. Büşra Nur Topal Akdoğmuş, bu incelikli çalışmasında, Çapanoğulları’nı Osmanlı’dan Cumhuriyet’e taşra elitinin dönüşüm sürecinin canlı bir “sahası” olarak ele alıyor.
Çapanoğulları’nda taşra eliti olgusu, merkez-çevre diyalektiği, patrimonyalizm, sultan rejimleri ve “güçlü devlet geleneği” gibi “büyük” modelleri de zihninin gerisinde tutarak, fakat esasen devlete toplumdan bakan bir görüş açısıyla inceleniyor. Güçlü analitik yaklaşımıyla, aynı zamanda aile romanı lezzeti taşıyan bir tarihsel sosyoloji anlatısı…
Helen L. Parish, Reformasyon’un Kısa Tarihi kitabında her şeyden evvel tek bir Reformasyon hikâyesinin olmadığının kabulüyle hareket ediyor ve onu kadınların değişen/değişmeyen konumuyla, evlilik gibi kurumlarla, ruhani-seküler otorite çekişmesiyle, Katoliklik itişmesiyle, matbaanın gelişimiyle birlikte ele alıp çok çeşitli toplumsal dinamiklerle etkileşime sokuyor.
Wilhelm Schmid Ölümü Atlatmak’ta ahir zamanlardan beri insanları meşgul eden temel sorulardan birine odaklanıyor. Yazar düşünsel derinlik ve sezgi gücüyle hayatın en kavranamaz gerçeğiyle yüzleşirken, okura onunla baş etmenin inceliklerine dair ipuçları veriyor.
Tarihçi Federico Finchelstein, Faşizme Heves Etmek’te bu kez tarihsel faşizm ve popülizm arasındaki farkı ortaya koyarken, bu farkın bizi hiç de rahatlatmaması gerektiğini söylüyor. Faşist tehdidin kapıda olduğunu, bildiğimiz ve geleneksel anlamıyla faşist diyemeyeceğimiz faşizm heveslilerinin, çeşitli politik formlar içerisinde, faşizmin tahrip edici gücüyle eşdeğer antidemokratik siyasetlerinin çağdaş demokratik politika açısından ne tür tehlikeler arz ettiğini hatırlatıyor. Küresel otoriter manzarayı daha isabetli kavramak için iyi bir rehber...

‘Faşizmin uzun gölgesi’
Sezgin Kaymaz’dan şen-şatır anlatılmış bir gündüz düşü... Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde bir sınıf... Birbirlerine çok yakın iki genç kız ve onların dertsiz, tasasız dünyalarının ortasına düşen bir genç... Bu üçlü etrafında gelişen “fantastik” öykü, dolu dolu yaşanan üç günü anlatıyor. Üniversiteli öğrenci hayatının sebepsiz bir neşeyle anlamsız buhranları arasında gidip gelen olağanlığı içinde gelişen olaylar, sonunu merakla beklediğiniz bir serüvene dönüşüyor. Bu olağanlığın ortasında gelişen ve iki kız arkadaş arasında tatlı bir rekabete yol açan, olağanüstü bir aşk hikâyesi...
Murat Beşer, Türk müziğinin zarif sesi Nesrin Sipahi’nin yaşamı ve sanat serüvenini titizlikle anlatıyor: Yeşilköy’de başlayan çocukluğun radyolardan plak kayıtlarına, turnelerden gazinolara uzanan büyük bir başarı öyküsüne dönüşümünü olduğu kadar Sipahi’nin bilinmeyen yönlerini de ortaya koyuyor. Sanatçının kariyerinden dostluklarına, aile bağlarından renkli anılarına pek çok detay barındıran Nesrin Sipahi-Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi aynı zamanda bir dönemin kültürel portresi.
Osman Özarslan’ın Hafriyat adlı bu ilk romanında, kahramanlar cezbeyle çekilerek bir kara deliğin içine düşmüş gibi, zamansız ve mekânsız oradan oraya dolanırken küçük fısıltılar duyarlar, bu hayatı onlara miras bırakanların siluetlerini görürler, bir zamanlar bir anlamı vardıysa da artık ne anlama geldiği belli olmayan nesnelerle birlikte zamanın giderek büyüyen boşluğunda savrulurlar.
Ebru Ojen Belgrad Kanon'da, hayatı değiştirmek isterken bir anda kendilerini beklenmedik olayların içinde bulan insanların hikâyesini anlatıyor. Yolları Türkiye'den Belgrad'a düşmek zorunda kalmış siyasi mülteci kahramanlarımızın yaşamlarının sadece yirmi dört saatlik dilimine şahit ediyor bizi. Bu kahramanlarımız var olma mücadelesi verirken, aynı zamanda geçmişin hem politik düşleriyle, hem de insanlarıyla bir hesaplaşmaya girişiyorlar.
(VC)