İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına tepkiler

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatı doğrultusunda, üç ayrı soruşturma kapsamında 100'den fazla kişi hakkında gözaltı kararı verildi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve İBB yöneticileri ile Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan'ın da aralarında bulunduğu 7 kişiye, “kent uzlaşısı faaliyetine bilerek iştirak etmek suretiyle PKK/KCK terör örgütüne yardım etme” suçlaması yöneltildi.
İBB’ye yönelik operasyona siyasi partiler, emek ve demokrasi örgütleri ile meslek örgütlerinden tepki geldi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan “İmamoğlu suç örgütü” açıklaması
Öne çıkan tepkiler şöyle:
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti): “Partimize ve siyasetimize yönelik yıllardır sürdürülen hukuksuz, keyfi ve antidemokratik uygulamalar ne yazık ki gelinen aşamada Türkiye’nin tamamını esir almış durumdadır. Bugün yaşananlar Türkiye halklarının barış ve demokrasi umutlarını kırmaya yönelik de bir saldırılardır. Türkiye’den başlayıp Ortadoğu’ya yayılacak değişim girişimini sabote etme çabasıdır. Asla kabul etmiyoruz. Bu uygulamaların ne Türkiye’ye ne de buna onay verenlere asla faydası olmayacaktır. Dün olduğu gibi bugün de toplum vicdanında bu uygulamaların tamamı ters tepecektir.
“Partimiz, her şart ve koşulda demokratik siyaset alanının genişletilmesi için mücadelesini büyüterek sürdürecektir. Kimden gelirse gelsin hukuksuzluğun, darbenin ve keyfiliğin karşısında yer alacaktır. Kent uzlaşısını, ortak mücadeleyi, demokrasiyi, barışı ve özgürlüğü her zamankinden daha büyük bir kararlılıkla savunacaktır.”
Türkiye İşçi Partisi (TİP): “İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Belediye Başkanları ve beraberindeki çalışma arkadaşlarının gözaltına alınması halk iradesine karşı açık bir darbedir. Saray Rejimi, toplumsal meşruiyetini tamamen kaybetmiştir. Ülkemizin Saray karanlığında kaybedecek tek bir günü kalmamıştır. Emekçi halkımız bu karanlığa teslim olmayacak, ülkemizin itildiği karanlığı mutlaka dağıtıp aydınlığa ulaşacak. Hep beraber direneceğiz, dayanışmayla kazanacağız.”
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu: “Erdoğan iktidarının bugün yaptığı işin adı; anayasal düzeni ortadan kaldırma teşebbüsüdür. Bu tam manasıyla bir sivil darbedir. Bu korkunç adım, Erdoğan marifetiyle işlenen anayasal bir suçtur. Buradan Cumhuriyet’in şerefli savcılarına suç duyurusunda bulunuyor, bu zorbalığı aziz milletimize de şikayet ediyorum. Madem her şey, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Erdoğan’ı ömür boyu o makamda tutmak için yapılıyor, o zaman muhalefetin açıklama yapmaktan öte sorumluluklar üstlenmesi kaçınılmazdır. Anayasa’yı tanımazlık devam ederse ve adaylığın yolu açılır, muhtemel rakiplerin tasfiyesine yönelik benzer uygulamalar sürerse, yapılacak tek şey cumhurbaşkanlığı seçimlerinin boykot ve protesto edilmesidir. Tüm muhalefet yüksek bir meclis çoğunluğuna yönelmeli, bu ceberrut yönetimin kanun yapma yetkisi elinden alınarak eli kolu bağlanmalıdır.”
“Türkiye’nin ayarlarıyla oynamanın kimseye faydası yoktur”
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan: “İstanbul Adliyesi’ne çağırdığınızda gelecek bir belediye başkanının, kaçak ya da kaçacak muamelesi yapılarak sabaha karşı evinden gözaltına alınması adeta hukukun kapısını kırmaktır. Geçmişte yaşadığınız hukuksuzlukları, daha da üst perdeden başkalarına da yaşatmak hak değildir, haklı bir tutum da değildir. Siyaseti de, adaleti de ezip geçen bu tutum, 'hukuk devleti'ni tasfiye edip 'savcılar ve yargıçlar devleti'ne geçişin özetidir. Terör örgütü elebaşıyla diyalog kurulan bir dönemde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı aynı terör örgütü ile ilişkilendirmek de ayrıca tezat oluşturan bir durumdur. Yeniden Refah Partisi olarak, her zaman olduğu gibi bugün de hukuktan ve adaletten yana tavır alıyoruz. Demokratik yollardan tecelli eden millet iradesine sahip çıkıyoruz. Aksi ispat edilinceye kadar masumiyetin esas olduğu temel hukuk karinesini hatırlatıyoruz. Türkiye’nin ayarlarıyla oynamanın, Devlet’in temeli olan adaleti sarsmanın, ekonominin ihtiyacı olan güven ve istikrar arayışına darbe vurmanın kimseye bir faydası yoktur.”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan: “Bu sabah yaşadığımız, seçilmiş bir iktidar eliyle yapılan âdeta bir darbe teşebbüsüdür. Bu, Türkiye'de demokrasiyi anlamsızlaştırmanın teşebbüsüdür, sandığın kutsallığını sona erdiren bir teşebbüsdür.”

Gözaltındaki İmamoğlu'ndan mesaj: Kul hakkı yiyenlere milletimiz cevap verecektir
Türk Tabipleri Birliği (TTB): “Demokrasi ve hukukun olmadığı, anayasal hakların güvencesiz bırakıldığı bir ülkede sağlık olmaz! Ülkemizin birikimi, hukukun egemenliğinin sağlanmadığı, kurum ve kuralların yok edildiği, üniversitelerin siyasete alet edildiği bir ülke olmayı hak etmeyecek düzeydedir.
“Bir an önce demokrasi ve hukukun işlediği, üniversitelerin özgür ve özerk olduğu bir toplumsal düzene dönülmelidir. Hukuk ve demokrasi herkes içindir ve tüm yurttaşlara eşit uygulanmalıdır. Demokrasi ve hukuk olmadan, temel insan haklarına saygı gösterilmeden sağlık ve refah içinde bir toplum olamayacağımız gerçeği unutulmamalı ülkemizin geleceği için hukuk, demokrasi ve adalet tüm kurumlarıyla bir an önce işler hale getirilmelidir.”
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB): “Halk iradesi bir kez daha ayaklar altına alınmıştır. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği olarak; Türkiye’nin geleceğinin dikta uygulamalarından değil demokrasinin evrensel değerlerinden geçtiğini bir kez daha vurguluyoruz. Mutlaka ama mutlaka kazanacağız.”
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK): “Siyasal iktidar, seçimle kazanamadığı yerel yönetimleri yargı eliyle cezalandırmaya devam ediyor! Sandıkta kaybettiklerini, hukuk dışı yöntemlerle geri almaya çalışıyorlar. Bu antidemokratik uygulamalarla her seferinde açıkça ilan ettikleri şey şudur: Halkın iradesini tanımıyoruz! İstanbul halkının seçtiği Ekrem İmamoğlu ve yüzlerce kişi hakkında verilen gözaltı kararları, halk iradesine açık bir darbe girişimidir. Baskı ve zorla, hukuku hiçe sayarak, halkın iradesinin gasbedilmesi kabul edilemez!”
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK): "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Gün gelir zorbalar kalmaz gider.”
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD): "Pek çok düzenleme ile kalıcılık/süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi altında yönetilmekte olan ülkemizde belirsizlik, kuralsızlık ve keyfilik, rejimin kendi varlığını sürdürebilmesinin ana unsurlarına dönüşmüş durumdadır. Rejimin bir yönetim tekniği olarak kullandığı belirsizlik yaratma gücü, iktidarın her bakımdan tek elde toplanmasına, tüm denetim mekanizmalarından azade kılınmasına ve toplum üzerindeki baskı ve kontrolünün sınırsız artışına olanak sağlamaktadır. ‘Artık yeter!’ duygusuna yol açan bu pervasızlık ve keyfilik karşısında uzun süredir söylediklerimizi inatla bir kez daha dile getireceğiz. Evet, gerçekten artık yeter! Hukukun üstünlüğü ilkesinin, insan hakları ve demokrasi değerlerinin ayaklar altına alınması, yargının araçsallaştırılarak adaletin tümüyle ortadan kaldırılması hiçbir şekilde kabul edilemez.
Bu uygulamalar aynı zamanda birlikte yaşama iradesini yıkıcı biçimde tahrip ederek barışa ve geleceğe dair tüm umutları yok ediyor, toplumu geleceksiz bırakıyor. Böylesi bir ortamda, sivil alanın da kapanmasına yol açan içinde yaşamakta olduğumuz ağır krizin aşılması için insan haklarının hayatın her alanındaki “kurucu rolünü” yeniden öne çıkaran bir yaklaşımın ülkemizde etkin kılınması bugün daha da gerekli hale gelmiştir. Bu nedenle, bu gidişata izin vermeyeceğiz, yurttaş olmaktan, insan hakları ve demokrasi değerlerinden, birlikte yaşama iradesinden vazgeçmeyeceğiz. Aydınlık bir geleceğe olan umudumuzu hiçbir şekilde yitirmeyeceğiz. Bir kez daha bağımsız düşünme ve yargı yetisine sahip, bu toplumun geleceğine dair sorumluluk duyan herkesi, insan haklarına, adalete, barışa ve demokrasiye, yani ortak geleceğimize sahip çıkmaya davet ediyoruz." (TY)
