Hrant Dink Ödülü Mor Çatı ve Rugiatu Neneh Turay’ın
Rakel Dink açılış konuşmasında "Politikacıların ağzından medeniyet, komşuluk, kul hakkı lafları eksik olmazken diğer taraftan yeni savaş planları yapılıyor, silah sanayi perçinleniyor. Gelecek için herkes şaşkınlık ve endişeyle ve kederle dolu" dedi. Ayrıca Gezi mahpusu Çiğdem Mater'e sevgilerini iletti.
Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nün on altıncısı, 15 Eylül Pazar akşamı yapılan törenle sahiplerini buldu.
Ödülü, Türkiye’deki en uzun ömürlü kadın örgütlenmelerinden biri olarak kadınların bir arada güçlenmesine imkan sağlayan; feminist hareketin güçlü simgelerinden biri olan ve feminist hareketin farklı kuşaklar arasındaki geçişine olanak sağlayan; yıllardır kararlılıkla şiddete karşı mücadele eden Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ve Sierra Leone’de yaşadığı toplulukta derin köklere sahip bir geleneği dönüştürme çalışmaları nedeniyle aile üyeleri ve toplum liderleri dahil olmak üzere toplumsal tepkilere rağmen örgütlülük oluşturarak kız çocukları ve kadınlar için kadın genital mutilasyonuna karşı mücadelesini uzun yıllardır cesaretle devam ettiren Rugiatu Neneh Turay aldı.
Ödülün bu yılki jürisinde, 2023 Uluslararası Hrant Dink Ödülü Sahibi bağımsız radyo kanalı Açık Radyo, 2023 Uluslararası Hrant Dink Ödülü Sahibi insan hakları ve ekolojik haklar için mücadele eden José Alvear Restrepo Avukatlar Kolektifi, hukukçu ve akademisyen Aslı Bâli, siyaset bilimci, akademisyen ve yazar Fatmagül Berktay, insan hakları hukuku avukatı Ara Ghazarian, insan hakları hukuku avukatı Wolfgang Kaleck, tarih ve siyaset bilimci, akademisyen Reşat Kasaba, orkestra şefi Cem Mansur, gazeteci ve yazar Zeynep Oral, tiyatrocu, sinemacı ve seslendirme sanatçısı Tilbe Saran, Hrant Dink Vakfı başkanı Rakel Dink yer alıyor.
Nezaket Erden ve Hakan Emre Ünal’ın sunuculuğunu üstlendiği törene Cemal Reşit Rey Konser Salonu ev sahipliği yaptı.
Törende, vakıf adına izleyicilere hoşgeldiniz mesajını Hrant Dink Vakfı Başkanı Rakel Dink iletti. Dink ayrıca törende yaptığı konuşmada politikacıları eleştirdi.
Dünyamız ve insanlık her alanda fiziksel ve ruhsal, şiddet ve öfke sarmalına girmiş durumda. Sabrın merhametin, saygının ve sevginin her yıl, hatta her gün maalesef biraz daha azaldığı bir dönemde, bir çağda bulunuyoruz.
Politikacıların ağzından medeniyet, komşuluk, kul hakkı lafları eksik olmazken diğer taraftan yeni savaş planları yapılıyor, silah sanayi perçinleniyor. Gelecek için herkes şaşkınlık ve endişeyle ve kederle dolu.
Bu döngüden kurtulmanın tek yolu şiddet vaaz eden tüm politikalardan uzak durmak, bu söylemlere karşı uyanık olmak, şiddeti değil yaşam hakkını, tekliği değil çokluğu savunmak.
Dink ayrıca ödül komite üyelerinden Gezi mahpusu Çiğdem Mater’e sevgilerini iletti.
Rakel Dink'in konuşmasının ardından hayvan hakları aktivistleri, sokakta yaşaya hayvanların öldürülmesine yönelik yasa tasarısını salonda protesto etti.
Lara Di Lara ve Peyk şarkılarıyla eşlik etti
Törende Lara Di Lara’ya ait ‘Bir Garip Hal’ şarkısına Kerem Can Dündar eşlik etti, şarkıya 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı ev sahipliği yaptı. Vartan Harutyunyan yakın komşu Ermenistan’da bu gece için kaydettiği ‘Boundless Fields’ müzik performans videosuyla törende yer aldı. Geceye özel akustik performanslarıyla Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda sahne alan Peyk’in ‘Köleler ve Kilitler’ ve ‘Denizdeyim’ parçaları izleyicilerle buluştu.
Turay: Kendimi sınadım
Sahneye ilk olarak Uluslararası Ödül’ün sahibi olan Rugiatu Neneh Turay çağrıldı. Turay konuşmasında kendi hayat hikayesini ve mücadelesini anlattı.
“Değişimin ancak içeriden sağlanabileceğine inanıyorum. Bu süreçte, güçlü ve kararlı durmak, odaklanmak, asla geri adım atmamak ve pes etmemek konusunda adeta kendimi sınadım.” dedi.
Mor Çatı adına da sahneye Selime Büyükgöze, Melike Keleş, Leyla Soydinç ve Yasemin Temizarabacı geldi. Ortak bir konuşma yaptılar.
Konuşmalarında kadınların eşit haklarına göz dikildiğini, feminizmin itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını, mücadeleyi sahiplendiklerini, güçlü ve umutlu hissettiklerini söylediler.
Yükselen nefret atmosferinin ve her alanda kazanımlarımıza, eşit ve adil bir yaşam kurma imkanlarımıza yönelen saldırıların kol gezdiği bugünlerde, neleri değiştirdiğimizi hatırlamak güçleşebiliyor. Mesela bu ülkede kadınların mücadele ederek ayrımcı yasaları değiştirdiğini, Medeni Kanun’u yeniden yazdığını, sığınaklar ve kadın danışma merkezleri açtırdığını biliyoruz. Bugün kadın düşmanları dahi kadınların şiddeti hak ettiğini söylemeye buna inansalar bile çekiniyorlarsa, feminist mücadele sayesinde...
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Genel Kurulu’nda yaptıkları konuşma nedeniyle TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ile Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında soruşturma açılmıştı. Her iki isim hakkında 'zincirleme şekinde adil yargılamayı teşebbüs' suçlamasıyla yeni bir iddianame hazırlandı.
İlk iddianamede, haklarında basın ve yayın yoluyla yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçlaması vardı. Yeni iddianamede, Turan ve Aras'ın içeriğini bilmedikleri siyasi, hukuki, adli ve idari olaylar ile ilgili değerlendirmede bulundukları öne sürüldü.
Mahkeme her iki iddianameyi de kabul edip, iki dosyayı birleştirdi. Turan ve Aras'ın duruşması 20 Mayıs'ta görülecek.
Turan ve Aras'ın konuşmalarındaki Bolu Kartalkaya'da meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği yangınla, depremlerle ve İliç'teki maden faciası, kayyum atamaları, tutuklamalara ilişkin eleştirel ifadeleri "devam eden soruşturmalarda adil yargılanma ilkesi ve hukukun üstünlüğüne uymama" diye tanımlandı.
Turan ve Aras'ın sözlerine ilişkin iddianamede şunlar yer aldı:
-düşünce ve ifade özgürlüğü açıklama sınırları aşıldı
-sözleri haber ya da bilgi verme hakkı kapsamında değerlendirilmesi mümkün değil
-hukuksuzluk ve güven problemi olduğuna ilişkin kamu barışını bozan bilgiler verdiler
-hukuki konularda yargı görevlerini yapanları manipüle etmek amacıyla gerçeğe aykırı ve yanıltıcı bilgiler verdiler
-toplumun barış esasına dayalı hukuki güvenlik zemininde ülkede yaşadıklarına dair duyguyu zedelediler
-algı oluşturmaya çalıştılar
Para cezası talebi
Aras ve Turan'ın 'zincirleme şekilde adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs' suçlamasıyla 50 günden az olmamak üzere adli para cezasına çarptırılması talep edildi.
İddianame, Turan ve Aras'ın İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilen ve haklarında zincirleme şekilde ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak' suçundan 1 yıl 10 aydan 5 yıl 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilen dava dosyasıyla irtibatlı olduğu gerekçesiyle aynı mahkemeye gönderildi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, İstanbul’da dün tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Önder’in, İmralı’ya yaptığı son ziyarette 'siyasi ve hukuki tanınma' konusunda el yazısıyla aldığı not gündem oldu.
Sırrı Süreyya Önder'in ölümünün ardından Abdullah Öcalan taziye mesajı göndermiş, "27 Şubat’ta, son görüşmemizde yapacağımız çağrıya eklediğimiz son cümleyi elleriyle not almıştı ve bizzat okumak istemişti" demişti.
Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre, DEM Parti İmralı Heyeti'nin son ziyaretinde Abdullah Öcalan, Sırrı Süreyya Önder’e sözlü olarak “Şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi; demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” notunu paylaştı. Önder ise, bu notu el yazısıyla kaleme alarak, çağrının okunmasının ardından kamuoyuna paylaştı.
İşte Önder'in İmralı'da not aldığı çağrının son cümlesi:
Önder, en son DEM Parti İmralı Heyeti’nde yer alan diğer isimlerle birlikte 27 Şubat’ta İmralı’ya gitmişti. Abdullah Öcalan, İmralı Heyeti ile birlikte bu ziyarette “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” yapmıştı. Heyet, adadan döndükten sonra çağrıyı kamuoyuna açıklamıştı.
Önder, yaşadığı sağlık sorunlarından kaynaklı 27 Şubat’tan sonra bir daha İmralı’ya gidemedi.