Göç Hikayeleri Kitaplaştı
Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği (Göç-Der)
ile Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin
ortaklaşa düzenledikleri kitap tanıtımı toplantısında, Göç Hikayeleri Sözlü
Tarih Proje Ekibi’nin ailelerle bire bir yapılan görüşmeler sonucu ortaya
çıkarttıkları ve 11 hikayeden oluşan kitap basına tanıtıldı.
Kitap, 1984 zorunlu göçle başlayan süreçte Doğu ve Güneydoğu Anadolunun farklı 13 ilinden İstanbul’a göçmek zorunda kalmış 50 ailenin göç öncesi, göç süreci ve göç sonrası yaşadıkları zorlukları anlatıyor.
Bellek yaratmak
Kitap tanıtımının açılış konuşmasını yapan Göç-Der Başkanı Şefika Gürbüz “Yaşanan çok fazla travma var, biz bunların unutulmasından endişeliyiz. Bu yaşananların yazılı hale gelmesi tarihe tanıklık etmesini sağlayacak. Halkların asimilasyona uğramadan entegrasyonuna karşı değiliz, bir halkı inkar eden, yok sayan asimilasyona karşıyız" dedi.
"1990 sonrası göçle birlikte sadece demografik yapıda değişiklikler olmadı, sosyal, siyasi ve kültürel yaşamda da değişimler gözlendi. Bu çalışmayı yapmamızdaki amaç kamuoyu oluşturmak, çözüm yolları aramak ve bu travmaların bellekte tutulmasını sağlamak. Bu hikayeler belki empati kurmanın bir yolu olacak.”
"Ya koruyucu ol ya terk et"
Göç-Der Yönetim Kurulu Sekreteri ve proje koordinatörü İlhan Bal, 1984 sonrasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Kürtlere “ya koruyucu ol ya da terk et” denerek göç edenlere tercih hakkı tanınmadığını söyledi.
Bal, zorla göç ettirilen insanların ailesinden birini kaybetmiş, toprağını bırakmış olarak kentlere eksik, kimliksiz ve öfkeli gelerek gecekondulara yerleştiklerini belirtti.
"Toplumdaki bütün kötülüklerin kaynağının göç edenler olduğu" önyargısının gerçeği görmemek olduğunu söyleyen Bal, "bu olguyu bir terör sorunu olarak görmek kolaya kaçmaktır" dedi.
"Medya duyarsız"
Proje Danışmanı Bahar Öcal Düzgören, zorunlu göçün kitlesel bir travma yaratarak 3-4 kuşak sürdüğünü söyledi..Düzgören, medyanın zorunlu göç ile ilgili üzerine düşeni yapmadığını ve gücünü iktidarın bir parçası olmaya adadığına dikkat çekerek Göç-Der’in medyanın yapması gerekeni yaptığını da sözlerine ekledi.(NV/CU/EÜ)
“Kör Olduğum İçin Havuza Alınmıyorum”

Tekerlekli Sandalye: Hak mı Hediye mi?

Kahraman ve Mağdur İkileminde Medyada Engelliler

7 TEMMUZ ERİŞEBİLİRLİK İÇİN MÜCADELE GÜNÜ
Suskunluğa Zorlanan Kekemeler

NİLAY VARDAR YAZDI
Adrienne Asch ve Engelli Çocuk Doğurmak
