PKK'nin silahlı faaliyetlerini sona erdirdiğini duyurmasının ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AKP Grup Toplantısı’nda dikkat çekici bir çıkış yaptı. “Belediyeler meselesi yeni bir düzene kavuşturulmalı” diyen Erdoğan, kayyum uygulamalarının “yeniden istisna haline geleceğini düşündüğünü” söyledi. Bu açıklama, kayyım politikalarının geleceğine dair önemli bir sinyal olarak yorumlandı.

Ahmet Özer kimdir?
Tam da aynı gün dün, İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nde, Türkiye’de batı illerinde kayyım atanan ilk belediyelerden biri olan Esenyurt Belediyesi ile ilgili tarihi bir duruşma yapıldı.
"Terör" suçlamasıyla tutuklanarak görevden alınan seçilmiş Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in açtığı iptal davası görüşüldü. Duruşma, yalnızca hukuki değil; siyasal ve toplumsal açıdan da sembolik bir değere sahipti.
Özer: “Bu karar bir demokrasi sınavıdır”
Ahmet Özer, mahkemedeki savunmasında sürece ilişkin kapsamlı yorum yaptı. PKK’nin fesih kararına ve Türkiye'de olası yeni barış sürecine atıfta bulunan Özer, davanın yalnızca bireysel bir hak arayışı olmadığını vurguladı:
“Bu dava, yalnızca bir belediye başkanının görevden alınması değildir. Bu dava, halkın anayasal hakkının, seçme ve seçilme özgürlüğünün sınandığı bir eşiktir. Dolayısıyla bugün burada verilecek karar, Türk İdare Hukuku açısından bir milat olabilir. Bu karar, yalnızca CHP’yi değil; iktidarı, muhalefeti ve barış sürecine inanan herkesi ilgilendiriyor.”
Özer, ayrıca kayyum uygulamasının barış sürecinin en büyük tahribatlarından biri olduğunu ve bunun halkın devlete duyduğu güveni zedelediğini söyledi.
Avukat Sadak: “Hukuki değil, yapısal bir krizle karşı karşıyayız”
Özer’in avukatlarından Murat Sadak, bianet’e yaptığı açıklamada kayyum uygulamalarının Türkiye’de demokrasinin temel ilkeleriyle çeliştiğini belirtti:
“Henüz hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı olmayan, soruşturması dahi tamamlanmamış belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılması, halk iradesine açık bir müdahaledir. Bu yalnızca bireysel değil, anayasal bir krizdir. 674 sayılı KHK ile getirilen düzenlemeler, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45. ve 46. maddeleriyle birlikte halkın egemenlik hakkını işlevsizleştiriyor.”
Sadak ayrıca, mahkemeye sunulan başvuruda Anayasa Mahkemesi'ne somut norm denetimi talep ettiklerini de açıkladı.
Erdoğan’ın açıklaması sürece nasıl etki eder?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı gün yaptığı “kayyım uygulamaları yeniden istisna olacak” açıklaması, Esenyurt davasının siyasal önemini daha da artırdı. Uzmanlara göre, bu açıklama yürütmenin, uzun süredir olağanlaştırdığı kayyım politikalarında geriye adım sinyali olabilir. Ancak bu tür bir dönüşümün yargı kararlarıyla desteklenip desteklenmeyeceği henüz belirsiz.
Demokrasi Nöbeti: Karar 15 gün içinde açıklanacak
Mahkeme, davaya ilişkin kararını 15 gün içerisinde açıklayacağını beyan etti. Taraflara tebliğ edilecek bu karar, yalnızca Ahmet Özer için değil; İstanbul’dan Hakkari’ye kadar seçilmiş temsilcilerin hukuk güvenliği için de belirleyici olacak.
“Sandıkla gelen, talimatla gönderilemez”
Davaya yön veren temel argümanlar arasında, halkın egemenliğinin yalnızca sandık yoluyla devredilebileceği görüşü öne çıkıyor. Sadak’ın ifadesiyle:
“Unutulmamalıdır ki demokrasi, yalnızca seçim günüyle sınırlı bir tören değildir. Seçilen temsilcilerin görevde kalması da halkın anayasal hakkıdır. Sandıkla gelen, ancak sandıkla gider. Atama, halk iradesinin değil, idari vesayetin aracıdır.
Türkiye, kritik bir dönemeçte. Esenyurt davasında verilecek karar; yalnızca Ahmet Özer’in özgürlüğü ya da görevine iadesiyle sınırlı olmayacak. Bu karar, demokrasinin işleyip işlemediği, hukukun siyasetten bağımsız kalıp kalamayacağı ve barış sürecinin yeniden inşa edilip edilemeyeceği gibi büyük sorulara da yanıt verecek.
Çünkü meşruiyetin kaynağı halktır.
Sandıkla gelen, talimatla gönderilemez.”

İstanbul’da CHP’li belediyelere soruşturma ve tutuklamalar
(EMK)