Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin kuruluşu olan Muğla Planlama Ajansı (MUPA), “Gençlerin Gözünden Kent ve Gelecek” başlıklı bir araştırma yaptı.
Muğla’daki gençlerin kentle ilgili beklentilerini, kaygılarını ve umutlarını ortaya koyan araştırma, 13 Mayıs Salı günü Muğla Sıtkı Koçman Koçman Üniversitesi’nde il-ilçe belediye başkanları, akademisyenler ve öğrencilerin katıldığı geniş bir konferansla kamuoyuna tanıtıldı.
Araştırmanın sonuçlarının paylaşımının ardından da Prof. Dr. Sinan Canan’ın “Yeni Dünya Becerileri” başlıklı bir konuşma yaptı.
Öncesinde de Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, Menteşe Belediye Başkanı Gonca Köksal, MSKÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Mustafa Gökçe, araştırmanın yürütücülerinden Doç. Dr. Çağlar Özbek ve MUPA Başkanı Tansu Özcan birer konuşma gerçekleştirdi.
İlk olarak sahneye çıkan Gonca Köksal, “Kentler sadece yollardan, parklardan, binalardan ibaret değil. Kentlerin altından akan bir kültürümüz var. Öğrencilerle, gençlerle, çocuklarla, kadınlarla, engellilerle, toplumda dezavantajlı görülen kesimlerle çalışmalar yapmak istiyoruz. Kent sakinlerinin yönetime katılımı çok önemli. Geleceği sizlerin talepleriyle şekillendirmek istiyoruz” dedi.
Aras: Umutsuzluk ülkenin genel atmosferinden kaynaklanıyor
Ardından Ahmet Aras söz aldı. MUPA’nın kuruluşundan bahsederek, ortak akıl ve bilimsel veriler ile şehrin geleceğini planlamak için çalıştıklarını söyledi. “Gençlerin Gözünden Kent ve Gelecek” araştırmasının da bu nedenle önemli olduğunu anlattı.
Aras, “Bu rapor, bir saha çalışmasının ötesinde gençlerimizin hayata dair beklentilerini, kaygılarını ve umutlarını anlamaya dönük samimi bir çabanın ürünüdür. Onların sesine kulak vermeden, bu şehri de bu ülkeyi de sağlıklı bir geleceğe taşıyamayacağımızı çok iyi biliyoruz” diye konuştu.
Gençlerin büyük bir bölümünün mutsuzluk ve umutsuzluk duygusu taşıdığından bahseden Aras “Gençlerimizde bu olumsuz duygu durumlarını yaratan ülkemizin genel atmosferidir” dedi.
Aras belediyeden örnek vererek “Üç kişilik iş ilanı açıyoruz 3 bin kişi başvuruyor. İşsiz genç sayısı çok fazla. Eğitimli gençler kendi alanlarında istihdam olanağı bulamıyor” diye konuştu. Ardından da şunları ekledi:
"Gençlerin beklentileri var. Gençler umutlu bir gelecek için üniversitede okuyorlar. Ancak gençlerin gerçekliği şu anda umutsuzluk ve güvencesizlik. Sadece Muğla’da değil, tüm Türkiye’de bunu yaşıyoruz. Gençler artık kendilerine gelecek aramak için ülke dışına çıkmanın hayalini kuruyor.
Bu atmosferin sebebi aslına bakarsanız ülkemizdeki genel durum. Bu tablo kendiliğinden oluşmadı. Eğitimde fırsat eşitliği bir kere ortadan kaldırıldı. Sosyal devleti zayıflatan neoliberal politikalar uygulandı. Aynı şekilde gençliği güvencesizliğe ve toplumsal eşitsizliklere mahkum eden politikalar uygulanıyor.
Son yıllarda ev genci diye bir kavram ortaya çıktı. Türkiye'de 18-24 yaş grubundaki her üç gençten biri ne eğitimde ne de istihdamda. Üniversite mezunlarının dörtte biri istihdamda değil şu anda.
Üniversite diploması artık bir gelecek garantisi olmaktan çıktı. Gençler eğitimlerini tamamladıktan sonra ciddi bir güvencesizlikle baş başa kalıyorlar.”
Aras, “Tüm karamsar tabloya rağmen, MUPA’nın gerçekleştirdiği araştırmada dikkat çekici bir bölüm vardı. Gençlere ‘Muğla’yı sen yönetseydin neyi değiştirirdin?’ diye sorduk. Verdikleri yanıtlar doğrudan umut dolu cümleler değildi ancak cevapların satır aralarında güçlü bir değişim arzusu, sorgulayan bir bilinç ve çözüm üretme isteği vardı. Gençler bugün kendini umutsuz hissedebilir ama içlerinde dizginlenemez bir dönüşüm arzusu ve bu ülkeye dair büyük bir düş gücü var” ifadelerini kullandı.
Özbek: Gençlik bir belirsizlik ve mücadele dönemi
Doç. Dr. Çağlar Özbek, “Dünyada ve Türkiye’de Gençlik: Sorunlar ve Beklentiler” temalı bir konuşma yaptı.
‘Gençlik’ kelimesinin belirli bir yaş grubuna dair teknik bir tanımlama olmadığını söyleyen Özbek, “Gençlik genellikle biyolojik bir geçiş evresi olarak görülüyor. Çocukluk ile yetişkinlik arasında bir ara dönem. Ancak sosyolojik perspektiften baktığımızda durum çok böyle değil. Gençlik bir belirsizlik, beklenti ve bir mücadele durumu. Bu dönem bireyin sosyal kimliğini, rollerini henüz tam olarak kazanmadığı ama kazanmasının beklendiği bir eşik. Gençlik aynı zamanda bir sınıfsal pozisyon. Genç olmak bir işçi çocuğu ile bir bürokrat çocuğu olmak arasındaki farkı da işaret ediyor. Aynı şehirde yaşasalar bile bir gecekondu mahallesinde yaşayan genç ile güvenlikli bir sitede yaşayan genç arasındaki farkı da işaret ediyor” dedi.
Özcan: Veriler sadece birer rakam değil, bizim hikayemiz
Daha sonra sahneye Tansu Özcan geldi. Hem araştırma raporunu tanıttı hem de kısa bir konuşma yaptı.
Kendisinden bahseden Özcan “Ben de bu üniversitede okudum. Şimdi de doktora yapıyorum. Bu şehirde öğrenci olmak, genç olmak ne demek bilirim. Öğrenciyken arıtma tesislerini fotoğrafladığım bir dönemim oldu. Park time işte çalışmadan mezun olanımız yoktur herhâlde. Mezun olduğumda deneyimsiz olduğum söylendiği için bir süre maaş dahi almadan çalıştım. O günlerde insan hayallerinden uzaklaştığı düşüncesiyle mutsuzluğa, umutsuzluğa kapılabiliyor. Bu çok insani bir şey.” diye konuştu.
Raporundaki verilerin sadece birer rakam olmadığını söyledi. “Bu hepimizin hikayesi” dedi. Gençlerin mutluluk bakımından ciddi bir kırılma içinde olduğundan bahsetti.
Rapordan detaylar
Rapor gençlerin toplumsal deneyimlerini, ihtiyaçlarını ve beklentilerini anlamaya yönelik olarak 18–29 yaş arası 1537 gençle yürütülen bir araştırmanın bulgularına dayanıyor.
Buna göre Muğla’daki 18–29 yaş arası bireyler, toplam nüfusun yüzde 15,2’sini oluşturuyor.
Gençlerin mutluluk düzeyleri
Muğla’da yaşayan gençlerin yüzde 47,8’inin kendini mutsuz yüzde 36,7 de kendini mutlu olarak tanımlıyor. Yüzde 15,6’sı ise ne mutlu ne mutsuz bir duygu halini yansıttığını belirtiyor.
Veriler gençler arasında genel bir memnuniyetsizlik ve yaşam doyumu eksikliğine işaret ediyor.

Gençlerin umut düzeyleri
Araştırmaya katılanların yüzde 60,1’i, geleceğe yönelik umut düzeyini düşük olarak tanımlıyor. Muğla’da yaşayan gençlerin yalnızca yüzde 24,9’u geleceğe umutla baktığını belirtiyor. Yüzde 15 oranında katılımcı ise ne umutlu ne umutsuz olduğunu ifade ediyor.
En düşük düzey olan “hiç umutlu değilim” yanıtı ise tek başına yüzde 26 ile dikkat çekiyor.
Veriler, gençler arasında geleceğe dair genel bir belirsizlik ve karamsarlık hissinin yaygınlaştığını ve geleceğe ilişkin pozitif beklentilerin sınırlı kaldığını gösteriyor.

Gençlerin yaşam hedefleri
Araştırmaya katılan gençlerin en büyük hedefi olarak "maddi güvenceye sahip olmak" (yüzde 16,4) öne çıkıyor. Bu sonucu “istediği işe veya kariyere sahip olmak” (yüzde 13,9) hedefi takip ediyor.
Bu iki cevap, gençlerin yaşamlarını sürdürebilir kılma, ekonomik bağımsızlık kazanma ve toplumsal hayatta yer edinebilme yönündeki temel kaygılarını yansıtıyor.
Nitelikli işe ulaşamama, güvencesiz istihdam ve artan geçim baskısı gibi yapısal eşitsizlikler, gençlerin hedeflerini daha çok maddi istikrar ve mesleki konumlanma etrafında kurmasına neden oluyor.
Diğer yandan “özgür bir yaşam sürmek” (yüzde 12,9) ve “mutlu bir hayat yaşamak” (yüzde 8,3) “dünyayı gezmek” (yüzde 6,6) ve “yurt dışında yaşamak” (yüzde 4,6) gibi hedefler ise gençlerin güvenlik, anlamlılık ve bireysel hareket alanı arayışlarını bir arada taşıdığını düşündürüyor.

Gençlerin en büyük endişeleri
Gençlerin en büyük endişesi, açık ara farkla geçim zorluğu çekmek (yüzde 21,7). Bunu sırasıyla işsizlik (yüzde 17,1) ve gelecek belirsizliği (yüzde 12,9) gibi ekonomik temelli kaygılar takip ediyor.
Bu durum, gençler arasında ekonomik kırılganlıkların güçlü bir tehdit algısı yarattığını ve geleceğe dair umutlu bir perspektifin önünde önemli bir engel oluşturduğunu ortaya koyuyor.
Bunun yanı sıra, sevdiklerini kaybetme korkusu (yüzde 8,7) ve başarısızlık endişesi (yüzde 5,7) gibi kişisel ve duygusal kırılganlıklar da gençlerin kaygı dünyasında önemli bir yer tutuyor. Hayallerine ulaşamama (yüzde 5,1), sağlık kaybı (yüzde 4,7) ve muhtaç kalma korkusu (yüzde 3,6) gibi diğer endişeler ise bireysel bağımsızlık ve yaşam kalitesi beklentileri ile doğrudan ilişkili.
Sosyal adaletsizlik algısı (yüzde 2,5) ve yalnızlık korkusu (yüzde 2,2) gibi toplumsal kırılganlıklar da gençlerin gelecek tahayyüllerinde belirgin bir risk alanı olarak öne çıkıyor. Özellikle sosyal adaletsizlik ve fırsat eşitsizliği konularının, bireysel başarının yalnızca kişisel çabayla elde edilemeyeceğine dair bir farkındalık geliştirdiği söylenebilir.

Psikolojik destek ihtiyacı
Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 22,3’ü, hayatlarında bir dönem psikolojik destek aldığını belirtiyor.
Buna karşılık yüzde 37,2’lik bir kesim, psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğunu ancak bu desteği alamadığını ifade ediyor. Bu da, psikolojik destek hizmetlerine erişimde ciddi bir açık bulunduğuna ve ihtiyacın arzla buluşamadığına işaret ediyor.
Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 40,6’sı, herhangi bir dönemde psikolojik desteğe ihtiyaç duymadığını belirtiyor.

Araştırmanın diğer bulgularına buradan ulaşabilirsiniz
(HA)