Suriye’nin batısında “sahil bölgesi” olarak bilinen Lazkiye ve Tartus vilayetleri ile Hama ve Humus’un kırsal bölgelerinde, 6-9 Mart tarihlerinde yaşanan etnik temizlik saldırılarının üzerinden iki ay geçti.
Londra merkezli muhalif Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) verilerine göre, katliamlarda büyük çoğunluğu Alevi olan en az 1700 sivil hayatını kaybetti. Suriyeli insan hakları savunucuları öncülüğünde kurulan İnsan Hakları ve İnsani Takip Komitesi ise, olayların ilk üç günü içinde belgelenmiş 25 katliam gerçekleştiğini ve katledilen 2 bin 246 kişinin kimliğinin doğrulandığını açıkladı.
SOHR’un iki aylık süre zarfında yaşananlara ilişkin yaptığı açıklamanın tam metnini, bianet okurları için Arapçadan Türkçeye tercüme ettik. Cezasızlığın yeni katliamların önünü açtığını ve toplumsal çözülmeyi hızlandırdığını belirten SOHR, uluslararası topluma ‘acil adım atılması’ çağrısında bulunuyor.
Suriye sahilinde 7, 8 ve 9 Mart tarihlerinde yaşanan dehşet verici katliamların üzerinden yaklaşık 60 gün geçti.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin verilerine göre, bu katliamlar sırasında çoğunluğu Alevi topluluğuna mensup en az 1700 sivil hayatını kaybetti. Bu sayı hâlâ artma riski taşırken, 9 Mart’ta kurulan Soruşturma ve Gerçekleri Araştırma Komitesi’nden bugüne kadar hiçbir somut sonuç çıkmadı.
Tüm bu zamanın geçmesine rağmen, komite hâlâ asli görevlerini yerine getirmekten çok uzak. Zira kayıpların büyük çoğunluğunun yakınlarıyla herhangi bir gerçek görüşme yapılmadı ve bugüne dek ne resmî bir kınama yayımlandı ne de sorumluların hesap vermesine yönelik net bir açıklama yapıldı. Oysa Savunma ve İçişleri Bakanlıklarına bağlı bazı güçlerin yanı sıra destekçi paramiliter güçlerin de bu ihlallerin gerçekleştirilmesinde yer aldığını gösteren sesli ve görüntülü belgeler mevcut. Ancak buna rağmen kimse ne tutuklandı ne de sorgulandı.

Suriye’de Alevilere yönelik saldırılar
Kayıp yakınlarını ve kamuoyunu daha da kaygılandıran bir diğer husus ise komitenin, şu ana dek gerçeği ortaya çıkarmaya veya hesap sorulmasını sağlamaya yönelik herhangi bir ciddi adım atmaması. Bu da siviller arasında hayal kırıklığını derinleştirirken, adalet mekanizmasına duyulan güvenin iyice sarsılmasına yol açtı.
Şüpheleri artıran bir gelişme ise yaklaşık bir ay önce yaşandı: Komitenin görev süresi üç ay daha uzatıldı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi bu adımı, adalete ulaşmanın ertelenmesi ve hesap sorma sürecinin sulandırılması olarak değerlendirdi. Bu durumun, zamanla delillerin kaybolmasına ve soruşturmaların manipüle edilmesine olanak sağlayabileceği uyarısında bulundu.
Bu sürecin tam ortasında, bazı kayıp yakınlarının baskı altına alındığı ve ‘rejim kalıntısı’ grupların sorumlu olduğunu kabul ettiklerine dair beyanlara imza atmaya zorlandıkları yönünde bilgiler kamuoyuna yansıdı. Bu durum, suçun asıl faillerini ortaya koyan gerçek kanıtların bilinçli şekilde görmezden gelindiğini ortaya koydu.
Oysa komitenin kurulması, hesap verme süreci için bir başlangıç ve benzer ihlallerin tekrarını önleyecek bir adım olarak görülmüştü. Ancak yaşananlar tam tersini gösteriyor: İhlaller hâlen, daha sınırlı da olsa, Sahil’in farklı bölgelerinde sürüyor. Gerçek bir caydırıcılığın ve hesap verebilirlik ilkesinin yokluğu, yeni katliamların tekrarlanabileceği yönünde güçlü sinyaller veriyor.

İNTİKAM CİNAYETLERİNİ KABUL ETTİ
Ahmet eş-Şara: "Adeletsizce kan dökülmesini veya cezasız kalmasını kabul etmeyeceğiz"
Cezasızlık kültürünün devam etmesi, yalnızca kayıpları ve yakınlarını doğrudan tehdit etmekle kalmıyor; aynı zamanda toplumsal çöküşü derinleştiriyor ve kurumlara olan güveni ortadan kaldırıyor. Bu tablo, Hafız Esad döneminde Beyda ve Ras el-Nebaa’daki katliamlar sonrası kurulan ama sorumluları yargılamayan ve sonuçlarını kamuoyundan gizleyen benzer soruşturma komitelerini hatırlatıyor. O komiteler halkın öfkesini yatıştırmak dışında somut hiçbir fayda sağlamamıştı.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, mevcut komitenin sergilediği ihmal, ciddiyetsizlik ve şeffaflık eksikliği nedeniyle mağdurların asgari beklentilerini bile karşılamadığını; aksine birçok kişi tarafından göstermelik bir yapıya dönüştüğü ve bağımsızlıktan yoksun olduğu şeklinde algılandığını vurguluyor.
Bu bağlamda Gözlemevi, bir kez daha Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla oluşturulacak tarafsız bir uluslararası komite ya da dürüstlüğü ve bağımsızlığıyla tanınan hâkimlerden oluşacak bağımsız bir heyet kurulması çağrısında bulunuyor. Bu komite, tüm yetkiyle donatılmış şekilde sorumluları yargılamalı, katliamların arka planını ortaya çıkarmalı ve adaletin rayından saptırılmasına ya da delillerin karartılmasına izin vermemelidir.
Çünkü cezasızlığın sürmesi yalnızca kayıp haklarını tehdit etmiyor; aynı zamanda Suriye’de yeni katliamların önünü açıyor, kaosu derinleştiriyor ve toplumsal çözülmeyi hızlandırıyor. Uluslararası toplumun bu yıkıcı süreci durdurmak için acil adımlar atması artık bir zorunluluk hâline gelmiştir.

Af Örgütü: Suriye sahilindeki katliamlar savaş suçudur
(VC)